Ne zaman bir mutluluğa vesile olsa hayat, volüm çıkıyor
benden yapacak bir şey yok. Çıksın, ne kadar gürültü çıkarsa çıksın... Hayat,
inine sığmayacak kadar güzel bazen. Hem de ne zaman ortalık boka sarıyor gibi
olsa, tam da başaramam dediğim pek çok işin üzerine geliyor ya o mutlak kalp
çarpıntısı, işte o kadar güzel hayat... Kusura bakma da bunu durdurmak
anlamsız. Bir küçücük kalp çarpıntısını kutluyor benim de kalbim, inime
sığmayışım bundan ve hiç niyetim yok içimi susturmaya. Gürültü var!
Neden ölmeyi seçtiğini anlayamıyorum işte bazen bazı
insanların. Yakınımız dediğimiz, yakın saydığımız gözlerin bir daha bakmamayı,
görmemeyi seçmesini bir türlü anlamlandıramıyorum. Nasıl bir odanın duvarı
öğretir sana hayata gözünü kapatmayı? Hangi cam kapalıydı ve içerisi havasız
kaldı da, kafaya oksijen gitmedi acaba diye düşünür dururum hep ben, ölmeyi
seçenleri düşündüğümde. Evet, ben “ayarsız bir neşe”yim, farkındayım. Bir günün
içinde öyle çok yükseliyor ve alçalıyorum ki, zavallı kalbimin bir gün iflas
edeceğini sanıyorum. Ama hiç düşünmemek istiyorum bunları, çünkü belki de
kalbim sandığımdan daha güçlü, belki ne kadar çok seversem ben o kadar daha
güçlü.
Peki insan nasıl ister ölmeyi? Sanmıyorum ki az sevdiğinden. Sanmıyorum ki gitmeyi çok önce istediğinden.
Tam iki sene olacak. O’nun gitmeyi seçmesinin üstünden
tam iki sene. Nasıl gider? O sene, sadece birkaç gün önce ilk dövmemi
yaptırdığımda yine içimde hissetmiştim o ayarsız mutluluğu. Canım çok acısa da
yaşadığım heyecanın damarlarımda akıttığı o eşsiz hissin peşinde koşarak
çıkmıştım sokaklara... Çok istiyordum o yazı dursun bende sonsuza dek. Nihayet yazılmıştı. Uçuyordum... Üç gün sonra dünyanın en kötü haberlerinden birini
alacağımı bilmiyordum.
Nasıl gider?
Hayatımın en kötü yılıydı.
Neredeyse iki sene... Çok şey değişti, dönüştü. Ama hâlâ
aynı hayat, aynı yeni hayat beklentisi bu kez de damarlarıma yapışan. Boğazıma kadar
gelip, “kalksana yerinden, bak, nefes alıyor o hayat orada, bundan daha güzel
bir haber olur mu?” diye soran... Olur tabii, başka güzel haberler de olur elbet
ama şimdi, zaman bunun sevinç zamanı. Sanki çifte nefes senmişsin gibi
hissedip, kafayı tavana vurma zamanı. “Pipi göründü!” mesajını alınca; kan ter
yürüme, kendini sokağa, insana, havaya vurma zamanı.
20 yıllık çocukluk arkadaşımın oğlu oluyor! Var mı bundan güzel haber şimdi?
Varsa, beri gelsin...
Biliyorum, artık hayatımın en güzel yılı zamanı.