26 Nisan 2014

Öl gider, sen kalır



Ne zaman bir mutluluğa vesile olsa hayat, volüm çıkıyor benden yapacak bir şey yok. Çıksın, ne kadar gürültü çıkarsa çıksın... Hayat, inine sığmayacak kadar güzel bazen. Hem de ne zaman ortalık boka sarıyor gibi olsa, tam da başaramam dediğim pek çok işin üzerine geliyor ya o mutlak kalp çarpıntısı, işte o kadar güzel hayat... Kusura bakma da bunu durdurmak anlamsız. Bir küçücük kalp çarpıntısını kutluyor benim de kalbim, inime sığmayışım bundan ve hiç niyetim yok içimi susturmaya. Gürültü var!

Neden ölmeyi seçtiğini anlayamıyorum işte bazen bazı insanların. Yakınımız dediğimiz, yakın saydığımız gözlerin bir daha bakmamayı, görmemeyi seçmesini bir türlü anlamlandıramıyorum. Nasıl bir odanın duvarı öğretir sana hayata gözünü kapatmayı? Hangi cam kapalıydı ve içerisi havasız kaldı da, kafaya oksijen gitmedi acaba diye düşünür dururum hep ben, ölmeyi seçenleri düşündüğümde. Evet, ben “ayarsız bir neşe”yim, farkındayım. Bir günün içinde öyle çok yükseliyor ve alçalıyorum ki, zavallı kalbimin bir gün iflas edeceğini sanıyorum. Ama hiç düşünmemek istiyorum bunları, çünkü belki de kalbim sandığımdan daha güçlü, belki ne kadar çok seversem ben o kadar daha güçlü.

Peki insan nasıl ister ölmeyi? Sanmıyorum ki az sevdiğinden. Sanmıyorum ki gitmeyi çok önce istediğinden.

Tam iki sene olacak. O’nun gitmeyi seçmesinin üstünden tam iki sene. Nasıl gider? O sene, sadece birkaç gün önce ilk dövmemi yaptırdığımda yine içimde hissetmiştim o ayarsız mutluluğu. Canım çok acısa da yaşadığım heyecanın damarlarımda akıttığı o eşsiz hissin peşinde koşarak çıkmıştım sokaklara... Çok istiyordum o yazı dursun bende sonsuza dek. Nihayet yazılmıştı. Uçuyordum... Üç gün sonra dünyanın en kötü haberlerinden birini alacağımı bilmiyordum.

Nasıl gider?
Hayatımın en kötü yılıydı.

Neredeyse iki sene... Çok şey değişti, dönüştü. Ama hâlâ aynı hayat, aynı yeni hayat beklentisi bu kez de damarlarıma yapışan. Boğazıma kadar gelip, “kalksana yerinden, bak, nefes alıyor o hayat orada, bundan daha güzel bir haber olur mu?” diye soran... Olur tabii, başka güzel haberler de olur elbet ama şimdi, zaman bunun sevinç zamanı. Sanki çifte nefes senmişsin gibi hissedip, kafayı tavana vurma zamanı. “Pipi göründü!” mesajını alınca; kan ter yürüme, kendini sokağa, insana, havaya vurma zamanı. 

20 yıllık çocukluk arkadaşımın oğlu oluyor! Var mı bundan güzel haber şimdi? 
Varsa, beri gelsin...  
Biliyorum, artık hayatımın en güzel yılı zamanı.