18 Aralık 2013

Emre Aydın'ın kulisinde: "Şarkılarımdan bazen ben bile sıkılıyorum"

Fadıl, ben ve EA
Albümün tamamından gelen 5 dakikalık YouTube teaser’ı iki gün içinde 90 bine yakın izlendi, “#eylulgeldisonra” hashtag’i Twitter’da “trending topic” oldu. Emre Aydın, son albümü “Eylül Geldi Sonra”yı 15 Kasım'daki İş Sanat konserinin kulisinde ilk kez Aktüel’e anlattı.

(FOTOĞRAFLAR: KORAY IŞIK)

Emre Aydın, uzun bir zamandır İsveç Stockholm’de son albümü “Eylül Geldi Sonra”nın kayıtlarıyla uğraşıyordu. Bu satırları okuduğunuz sıralarda raflarda olması planlanan yeni albümünden, İsveç’teki prodüktörünü nasıl delirttiğine, adının karıştığı MTV yolsuzluğu meselesinden üzerine çöken ve artık kendisini de sıktığını itiraf ettiği hüzünlü şarkılarına kadar tüm çıplaklığıyla olanı biteni anlattı, biz de dinledik.

** “Eylül Geldi Sonra” albümün adı. Çıkış şarkısı ne olacak?
 “Akşamlarda Parmak İzlerin” diye bir şarkımız var, muhtemelen çıkış şarkımız olacak. “Eyvah” da var bir de “Buralar Yalan” var onun üzerinde duruyoruz. İki tane cover var bu albümde. Biri Sezen Aksu Zülfü Livaneli ortak çalışması olan “Belalım”, diğeri de Nazan Öncel’in “Geceler Kara Tren”i… Aslında Sezen Aksu ve Nazan Öncel destekli bir albüm diyebilirim bu albüm için. Cover’larda izin alırken zorluk çıkarmayı bırakın, hep teşvik edici durumlar söz konusu oldu ikisinden de.

** “Soğuk Odalar”da tanıdığımız Gülden Mutlu’nun albümüne prodüktörlük vardı, ne oldu?
Biz “Unutamam Dedin” sonrasında Gülden Mutlu ile yollarımızı ayırdık. Yaptığı işi anlamadığımızı düşünmeye başladık. Konuşuyoruz ne yapıyorsun ne ediyorsun diye, ama ortak çalışmıyoruz artık.

** Birazdan izleyeceğimiz İş Sanat akustik konserinde yeni şarkı duyacak mıyız?
Aslında yeni şarkıları çalmaya hazırlıklıyız ama şöyle bir şey oluyor. Konser esnasında yeni şarkı cep telefonuyla kaydediliyor, albüm çıkmadan internete düşüyor. Binlerce insan o şarkıyı o videonun sunduğu kayıt çerçevesinde dinliyor ilk kez. Sadece sound için iki sene çalışmış insanlarız yahu… Yoksa ben de artık yeni şeyler çalmak istiyorum.



“İSİMSİZ TRIP HOP ALBÜMÜ YAPMAYI HÂLÂ ÇOK İSTİYORUM”

** Bir sene önce konuştuğumuzda isimsiz olarak trip hop işler yapma fikri vardı… O ne oldu?
Şöyle bir hayalim halen var: Bu kayıt kuyut işlerinin içine girdim artık ben, biraz istemeyerek girdim ama girdim yani sonuçta. Bu albümü kazasız belasız bitirdik. Şimdi artık isimsiz veya bir grup kurarak İngilizce trip hop albüm yapma niyetim var. Evde müzik dinleyeyim dediğimde eğer işimle ilgili değilse hemen trip hop dinliyorum, ben seviyorum yani. İçimde uktedir. Birini bulsam, “hah ben de seni arıyordum!” diye yapışacağım yakasına…

** İçinde bir diğer ukte de korku filmi işi…
Evet, bitirmek üzereyim senaryoyu. Bizim yapım şirketi olarak da çıkaracağımız diğer şarkılar veya diğer işlerimiz benim albümüme göre şekilleniyor maalesef. Ben de her aklıma estiğimde oturamıyorum işlerin başına, çok turnemiz oluyor çünkü. Ben hep söylüyorum sana, başlamış oluyoruz çünkü bu işe, hayal ürünü değil yani, başlıyoruz da. Ama tak diye araya turne giriyor, üç ay gecikiyor. Aslında var ama ben atıyormuşum gibi oluyor bu sefer…

** Bir önceki albüm Londra’daydı, bu kez yine Stockholm’de oldu. Nasıl geçti?
Bu sefer çok zorlandım. Benim işlerim de, Mustafa’nın (Ceceli) işleri oldu ve gecikti. En son biz kendimiz girdik ve bitirdik. Dinleyiciyi bağlamıyor biliyorum. Gönül rahatlığıyla söyleyebilirim ki, benim içime sindi. Elbette bir kişi bile beğenmese ben çok üzülürüm ama dinleyici olarak çok iyi bir albüm olduğunu düşünüyorum.

** Plak şirketinin deadline vermesi baskı kuruyor mu üzerinde?
Gerçekten bilmiyorum bunun cevabını. Ben eğer üzerimde “bir deadline’ım var” baskısını hissetmesem o işi bitirmeyebilirim. Dolayısıyla biraz “ayın 20’sinde teslim ediyoruz” denmesine ihtiyacım olabiliyor. Matts’ın en son bana gönderdiği mailin uzantısı şuydu: “Eyvah Mix 12”… “Kendimi kesicem” yazıyor, “bunu da beğenmezsen”.. Hahaha, 12’inci mix yani düşünsene! Eminim 100 yaparım ben onu da, Allahtan deadline diye bir şey var.

“KİMSE BEĞENMESE DE BU ALBÜMÜN ARKASINDAYIM”

** Şarkılar bitince ekibin dışında kimlere dinletiyorsun?
Aileme yolluyorum. Benden daha heyecanlılar. İki şarkı dinletip “hangisi daha iyi” dediğinizde insanlar kendi beğenisinden ziyade ticari olarak size yardımcı olmaya çalışıyorlar. Onu bilerek dinletiyorum. İki sene kapanıyoruz çünkü, o şarkıları bir süre sonra duymamaya başlıyoruz. İlk hissettiğinize güvenmek durumundasınız. Ama “benim dediğim olacak” diye tutturmuyorum. Vicdani rahatlığım şu, biliyorum ki benim söylediğime de bir video çekilecek illa ki. Atla deve değil, ilk şarkıyı biz seçiyoruz tamam ama sonraki 9 tanesine dinleyici karar veriyor. Zevkime güveniyorum. 2002’de ilk albümü yaptım, 2013’teyiz biliyorum artık bunu ben. Pop rock kategorisinin genelini yansıtıyor benim zevkim. Kimse beğenmese de arkasındayım yani bu albümün.

** Instagram hesabındaki fotoğraflar gerçekten çok iyi. İlgi var mıydı hep fotoğrafa?
Vardı ama biz İngiltere’ye gittiğimiz dönem ben görüntü yönetmenliği üzerine çalıştım, okuluna gittim. Bir iki müzik videosu çektim. Görüntü yönetmeni Veli Kuzlu dedi ki, “teknik işlerin içinde kaybolmuşsun, biraz fotoğraf çek”. Ben de çekmeye başladı. Çok güvenirim Veli’ye, benim videolarımın bir çoğunun da görüntü yönetmenidir kendisi. İşim olmasa da gitsem bir yerde fotoğraf çeksem diyorum şimdi.

** Fotoğrafla ilgili bir şey yapmak istiyor musun ilerde, belki bir sergi açmak gibi?
Bir kitap yapmayı düşünüyorum, gelirini bir hayır kurumuna bağışlamak kaydıyla. İlgi duyduğum alan sokak fotoğrafçılığı, ama belki de doğa fotoğrafları da olabilir, İzlanda gibi. Ama benim iki ay falan boş zamanım olmalı. Ailemle bir yere gidiyoruz mesela. Ben “bi’ dakka bi’ dakka!” diyerek bunları durduruyorum çünkü orada bir açı görüyorum tamam mı… Oraya kuruyorum ve pozluyorum, 20 dakika bekliyorum. Yanımdaki insanlar benden nefret ediyorlar. Ben orada görüntü yönetmeniyim. Fotoğraf daha zor bir iş. Sergide sunum, pazarlama bilmemne bir sürü şey var… Ama kitap öyle değil, “sosyal medyada böyle bir kitap var” diyorsun bitiyor. Ben fotoğrafçıyım diye bir iddiam yok. Ben fotoğrafı ve sinemayı da çok seviyorum ve vaktim olduğu kadar ilgileniyorum.

“DİNLERKEN YİNE ‘NE ACI ÇEKMİŞ BE ARKADAŞ’ DİYECEKLER”


** Geçen kış “Soğuk Odalar” çıktı diye fanların “Eee, gerisi yok mu?” demişlerdi.
Benim kadar albüm yaparken yorulan biri daha var mıdır, diye düşünüyorum. Single yaptığım zaman bana epey kızdı insanlar. Ama ben birinci albümde de kafama göre gitmiştim. Benim üzerimde bir baskı var, bu da olumlu bir şey. Bana kalsa bitmez işler. Gece iki buçukta mastering’i yapan adamla kavga edebiliyorum. Adam diyor ki “içerde çocuğum uyuyor”. Ama bir işi bir kere yapıyorsun. Nefret ediyorlar benden! Bana e-mailler “ters surat” olarak gelmeye başlıyor sonra. Beğenilmeyecekse ben “hayır abi, bu güzel, siz beğenmediniz” diyebilmek istiyorum çünkü.

** Kaba tabiriyle “tutacağını” bildiğin bir şarkıyı çöpe atabiliyor musun?
Tabii canım. “Kağıt Evler”e girecekti “Buralar Yalan” diye bir şarkı. Bir türlü düzenleyememiştik. Dört sene yattı o şarkı.

** Yapmaktan pişmanlık duyduğun bir şey var mı bunca senelik müzik kariyerin içinde?
Birinci albüme biraz daha karakterimi yansıtabilirdim. Aynı playlist’e o albümün sound’unu daha iyi yapabilirdik. 6. Cadde’den bahsetmiyorum, o zamanlar çocuktuk. 21 yaşındaydım ben daha, “oha albüm yapıyoruz” diyordum zira. Ama “Afili Yalnızlık” konusunda kendimi eleştiriyorum. Eğlenceli şeylere çok kapalı değilim ama konsept olarak yaptığım için bozmak istemiyorum. Birkaç tane daha eğlenceli şarkı yapabilirmişim. Evde son albümü dinlerken birisi “Ne acı çekmiş be arkadaş diyecekler gene” dedi. Orada bir eksikliğim var evet. Konsept albüm yapma takıntısı bu sanırım. Bir sonraki albümü böyle yapmayacağım. Daha neşeli şarkılar yapabilirim. Evet sahiden de belirli bir ruh haliyle dinlenebilir bu şarkılar, benim de içimi sıkıyor bazen yahu kendi şarkılarım!

“HERKES BİLİYOR Kİ EMRE AYDIN… KİM HERKES?”

** Eylül başında senin de adının geçtiği bir YouTube yolsuzluğu haberi okuduk, sen de MTV’deki yarışma yüzünden suçlandın hatta. Nedir son durum?
Bir dava söz konusu. “Böyle bir dedikodu var” diye bir haber yapıldı. Kaldı ki konunun benle ilgisi nedir, “aslında MTV’de hile yapıldı, bunu da herkes Emre Aydın’dan öğrendi” ne demek? Emrah da hacker ilan edildi. Adam “ne bilgisayar alayım” diye bana soruyor. Ben sonrasında konuşmadım, bu dedikodu üzerine cevap yazdık ve savcılığa suç duyurusunda bulundum. O yazıda maNga da suçlandı. “European Best Act” denilen şey zaten MTV’nin dünyada tanınmayan ama Avrupa’da tanınan, o ülkelerin MTV’leri tarafından seçilmiş kişilerin yarıştığı, oy sınırlamasının olmadığı bir şeydi zaten. Ben “Avrupa’nın en sevilen sanatçısıyım” demedim ki, muhtemelen o kişi halen Michael Jackson’dır. Okumuş yazmış insanların bu tip yazıları prim yapmak için yapması bizi üzdü. Hukuki platformda devam ediyor bu mesele. Bugün yine aday olsak, yine fanlarımız bizi destekler ve organize oluruz ve kazanmak için uğraşırız. “Herkes biliyor ki Emre” falan… Kim herkes? Bence bunun cevabı yok. Sınırsız sayıda oy atılabilen bir yarışmada nasıl hile yapabilirsiniz ki? Bir şeye adaysak, orada iddialı oluruz elbette. MTV ne YouTube ne bir kere? YouTube’da maddi bir yolsuzluk var. İkisi ayrı konular.


“HAYKO’NUN ALBÜMÜNÜN DEĞERİ İLERDE ANLAŞILACAK”
**Bu ara en çok kimleri dinliyorsun?
Yalın, Bengü, Mustafa Sandal’ın “Tesir Altında”sı. Hayko’nun (Cepkin) albümünü dinliyorum mesela.

**Beğendin mi, çok eleştirildi Hayko’nun albümü.
Artık kimseyi dinlememeye başladığı için dinliyorum, bu konuda inat edeceğini biliyorum. Ama o iş bence bir süre sonra bir yere gelecek. Bence konsepti tam oturtamamış olabilir insanlara göre. Ama ilk çıktığında da tartışılıyordu Hayko. Neşet Ertaş da dinliyorum, Son 10 gündür de Michael Jackson dinliyorum. Jackson’ın üstüne de Emel Sayın açıyorum.

**Neşet Ertaş demişken, Ceylan Ertem yorumu ne güzel değil mi “Gönül Dağı”nın...
Kesinlikle. Ama hemen her yorumu güzel zaten Ertem’in. Bu ülkenin en önemli yorumcularından birisi bence. Sezen Aksu cover’ları da çok başarılı sahnede çaldığı.