6 Ağustos 2012

Neşesi yerinde, libidosu yüksek Hayko albümü: Aşkın Izdırabını...


- Ayşe Arman stili poz verelim mi Hayko? - O zaman şöyle olacak canım, bi saniye...
Evvelsi hafta ben, foto-muhabirimiz Engin ve stajyerimiz Selin'le birlikte (fotoğrafta yalnızca ben varım diye aldanmayalım) Hayko Cepkin'in albümü kaydettiği (şu an kayıtlar bitmiştir tahminimce) Babajim Stüdyoları'na gittik. Bir önceki albümü “Sandık”ın o solgun, depresif, kendi tabiriyle “ölü toprağı” halinden sıyrılıp yepyeni şarkılarla sonbaharda yine karşımızda olacak, Hayko Cepkin. Biz de yeni şarkıları teftiş ettik, ne var ne yok sorduk öğrendik.


Hayko Cepkin’i genellikle gördüğümüz yerler bellidir: ya yüzbinlerce insana coşku dolu bir konser için sahne arkasında son hazırlıklarını yapıyordur, ya CNN Türk’teki programı “Extreme-G” için dağdan ovaya atlıyordur, ya da turne otobüsündeki gırgır şamatayı Twitter’daki takipçileriyle paylaşmak için ilginç fotoğraflar çekiyordur… Hayko Cepkin bu saydığımız yerlerden birinde değilse, bilin ki yeni şarkılar yapmak için avuçları kaşınıyordur. Stüdyosunda disiplini elden bırakmıyor, söz verdiği saatten beş dakika bile olsun sapmıyor, bölünmekten hazzetmediği için de çalışma dönemlerinde kolay kolay kimselere görünmüyordur. Aktüel, Hayko Cepkin’i kabuğuna çekildiği yerde, stüdyosunda buldu ve çok özel karelerle adım adım yeni albüm “Aşkın Izdırabı”ndan ipuçları yakaladı.

“Aşkın Izdırabı” dördüncü albümün. Hakkında hiçbir şey bilmiyoruz, biraz bize anlatır mısın neler yapıyorsun?
Aşkın Izdırabı’ nda 13 şarkı olacak. Introsuz, 11 ana şarkı, iki tane de ana şarkıların klasik ve elektronik versiyonları  var. “Aşkın Izdırabı” adında bir şarkı yok. Hiçbir zaman albümün ismi şarkıların isminden seçilmedi.Konumuz da malum, aşk... “Erkek gözünden aşk”ı inceledik. Aşk, netice itibariyle hastalıklı bir şey. Çok da işlenmiş bir şey. İlk şarkı yazmaya başlayan adam aşkı işlerken “nerdesin, özledim, kayboldum, geberiyorum” diye başlar. Biz işlersek nasıl olur diye düşündük.  Doğal olarak standart aşk şarkıları yazmak yerine bunun hastalıklı halleri ortaya çıktı.


Aşkın hastalıklı halleri dedin, mesela?
Tek gecelik saplantısı olan ilişkiler var, tükenmiş ilişkiler, ayrılıklar, kıskançlık, platonik ilişkiler, aldatmalar, yaşça kendinden büyük birine aşık olmak var. Bunların hep psikolojide de isimleri var. Obsesif, kompresif…  Biz de hastalıklı halleri ve onların isimlerini işledik. Bunların hepsi Hayko Cepkin stilinde hikayeleştirilerek anlatıldı. Kıskançlık, aldatma anını yakalayan bir adamın hisleri… Hepsini anlatmaya çalıştık. Izdırapsız bir aşk da olmadı tabii.

Tüm şarkıların birikme hali nasıl oldu?  Sandık’ tan bu yana 2 buçuk sene geçti. Şarkılar evde demlene demlene mi oluştu, bu arada  başka işler de yaptın, yolda olma halinden sonra mı ortaya çıktı?
Şarkılar, yoldan dönüşlerde, evde sıkkın bir şekilde oturup çalarken çıktı. Hızlı beste yapabilen bir adam değilim. “Sandık” turnesinden eve dönüşlerde bir şekilde çok fazla çalasım oluyordu ve çok fazla odaya kapanıyordum. O zamanlarda bu albüm oluşmaya başladı. İyi ki de oldu. Çünkü Sandık’ın ruh halinden beni kurtardı. Sandık konusu itibariyle de tam bir ölü toprağıydı. Albüm fotoğraflarında yüz ifadem bile ölü gibiydi. Bu albümün ruh halleri, ritimleri, yürüyüşleri her şeyi diğerlerinden farklı.  O zamanki ruh halim nasılsa şarkının ritmi de hissi de öyle değişiyor. Konuya ve duruma uygun bambaşka bir albüm oldu.

Hayko: "Bu fotoda senin için gerçekten ızdıraplı bir şey var evet..."
 “ADEM’LE HAVVA’DAN BERİ OLAN ŞEYİ PSİKOPAT HALİ”

Şarkıları görsel boyutuyla; klibiyle, sahnesiyle birlikte düşünüyorsun. Aşkın Izdırabı için alabileceğimiz ipucu var mı?
Klibini düşünmediğim şarkıyı yapamam. Bu albümün duruşu, sahnedeki genel gotik duruşumuzdan farklı olarak daha realistik. Bu albüm, insani bir hastalık halini anlattığı için biz de daha “insanca” bir tavır içerisinde olmayı düşünüyoruz. Ama tabii kendimize has tavrımızı yine ortaya koyacağız. Sahnede görseller kullanmayı planlıyoruz. Konu aşk olduğu için genel olarak ilk akla gelen renk kırmızı ama bana daha çok altın rengi ya da parlak gümüş tınladı. Tarihi anlatan savaş kareleri gibi, mızraklı bir albüm kapağı düşünüyoruz. Albümün içerisinde anlattığımız hikayelerin illustrasyonları olacak. Sonuçta Adem’le Havva’dan beri gelen hikayenin psikopatlaşmış hali bu . Yine özenerek, emek vererek bir şeyler yapıyoruz. Bu sefer işler zaten çok planlı gelişti. Yumurta kapıya dayanmadan, planlamalar yapıldı. Biraz daha rahat çalışmaki keyif yapabilmek için sakin sakin albüm yaptık.

Albüm sürecinde “Extreme- G”yi yapmak, “Acayip Hikayeler”de ahkâm kesmek gibi başka işler yapmış olmanın besleyici bir yanı oldu mu?
Extreme-G şu ana kadar yaptığım en keyifli işlerden biriydi. Onu çekmek için can atıyorum ama vaktim yok. 14 hafta sürmüştü. Kış gelince mola verildi.
Tek bir yere sabit kalmayıp yayılmakta fayda var. Aynı şekilde tek tip müzik dinlemek de olmaz.

Sanki daha sakin, rahat, dingin, her şeyi yerine oturtmuş görünüyorsun…
Oluruna bırakma hali var bende. Artık gaza gelmeyip ruhumu daha sakin tutmaya çalışıyorum.

Bu, kalp atışı yüksek bir albüm mü?
Evet, esprili, libidosu yüksek bir albüm. Armoni olarak neşesi yerinde bir albüm. Ruhen de daha keyifli. Korku, ölüm diye başladık. Sonra Extreme- G  derken yavaş yavaş seyirciyi keyiflendirmeye başladık aslında. Tabi ki benim keyif kriterlerime göre.

Çok sevdiğin, ayrı tuttuğun bir şarkı var mı albümde?
Bu albümde “Paranoya” şarkısına tapıyorum. Hiçbir albümde ayırmam aslında ama bu şarkı çok melankolik ve paranoyak.

Seni ne tetikledi bu albümü oluştururken?
Ben bir hayal kuruyorum. O hayalin içine düştüğümde onu yaşıyorum. Hayalperestim. Odadaki halimi kimse bilmez. Nasıl bir ruh haliyle söz yazdığımı, kayıt yaptığımı. Bu tamamen bireysel, tekil ve bencilce bir halim. Kimseyle yaşamak gibi bir niyetim yok. Ölümü de yaşamadım ama ölümü işledim. Belki de hiç anlattığım gibi değil.

Şarkıları beğenmeyip sil baştan tekrar yaptığın oluyor mu?
Çok yapmışımdır. Hiç yedeklemem. Çalışırken de disiplinliyimdir. Geç kalınmayacak, her şey vaktinde olacak, herkes işinin ehli olacak, enstrümanına, makinesine hakim olacak. Stüdyoda, şarkının duygusu çıkmazsa tepem atar. Ekibime güvendiğim için öyle bir durum olmuyor. 1 saat bile sürüncemede kalsa bende makaralar atar. Ama bizde herkes çok profesyonel. Albüme girmeden bir buçuk ay önce stüdyoya girip çalıştık. Ondan sonra evde kaydettik. Kayıda baktıktan sonra bir hafta daha stüdyoda çalıştıktan sonra albüme girdik. Yani altı aydır üzerine çalışıyoruz aslında.

Malzemeler birikirken müzik dinler misin?
Bu dönemde çok müzik dinledim. Özellikle Extreme-G döneminde  çokça dinleme fırsatım oldu. Çünkü onun da müziklerini yapıyordum. Arabayla yol yaparken de çok müzik dinleme fırsatım oldu. Sonra eskisi gibi alışkanlığa çevirdim. Film müzikleri, klasikler. Mesela Dimmu Borgir’in “Abrahadabra”sı benim için araba milli marşıdır. Kayıt döneminde pek fazla bir şey dinlemiyorum.

Ortalama bir stüdyo günü kaça kadar sürüyor?
Basları, davulları 13.00-18.00 arası iki günde kaydettik. Gitarları Özgür gece çalmak istediği için 16.00-01.00 arası yaptık. Herkesin kendi rahat olduğu saatlerde çalmasına dikkat ettik. Dinamik elde, konserde kullandığım mikrofonla kayda giriyorum.


HAYKO ALBÜM KAYDINDA ANLATIYOR…

** Bu sene kendime sözüm vardı, bazı şarkıları sarhoş kaydedeceğim…

** Albümde bir “Boynuz track” olmasını düşünüyorum. Sözleri de şöyle: “Bu ne biçim görüntü/ Bu ne biçim gürültü / İki gün erken döndük iyi ki/ Boynuzum olmuş püsküllü/ Ellerinde biralar/ Birbirini kovalar / Eve geldik derken/ Evden geçmiş bir alay…”

** Bıktım ya, uluyan uluyana. “Kadınlar kadınlar”… Al sana kadın!

** Bir de her şey bitsin, bütün grup içeri girip “sensiz senin olmalı her gün.. senle beraber sana soyunup…” falan diye s’leri söyleyemeyerek tam kadro girip kaydedeceğiz.

** DVD kaydetmek istiyorum ama her şey küfürlü. Sansürlemeye kalksan dublaja girmemiz lazım, olmaz ki! +18 yapalım bari. Playboy dergisi gibi çıkartsak aslında.

** Bursa’da festivale gitmiştik. Konserin sonunda şoföre geç yana dedim, kalacağımız yere doğru ben sürdüm. Minibüste ben geliyorum yani… Öğrenciler falan, ortalık kalabalık, biiip yapıyorum çekil diyorum, kalakalıyor, biraz önce konser veren adam minibüste falan. Yurdun önüne biriktiler, çaylar kahveler içildi. Neyse, artık otel odasında yatmak istemiyorum dedim, koridorda yatacağım. Yatakları aldık odadan, merdivenlerden aşağı kaydırdık. Ve koridorda uyuduk. Öyle çok komik fotoğraflarımız var. Paylaşacaksan bunları paylaşacaksın, yoksa “bilmemnerde çay keyfi” olmaz. Hayalgücü yok insanların. 

2-15 Ağustos 2012 Aktüel dergisinde yayınlanmıştır.