11 Temmuz 2012

Kahramanım Beth!

Beth Ditto'ya bayılıyorum. Gossip'in birkaç ay önce yayınladığı "A Joyful Noise", geçen kış kafayı taktığım Yuck etkisinde, sürekli dönüyor iPod'umda. Bu yüzden röportaj sorularında biraz, nasıl desem, samimi davranmış olabilirim. Touch İstanbul'un Temmuz-Ağustos sayısında yayınladık. Tamamı ise burada...

“İstanbul’a bu kez Türk dinleyicilerimiz için gelmek isteriz”

İstanbul’a hiç gelmediklerini sandığımız Gossip, meğer gizli bir konser için daha önce Türkiye’ye gelmiş, hatta burada epey kötü bir deneyim yaşamış. Grubun akıl küpü, sivri dilli ve tatlı solisti Beth Ditto, Touch İstanbul’a özel açıklamalarda bulundu.
 
Türkiye’den merhaba! Gününüz nasıl geçiyor, neler yapıyorsunuz?
Merhaba Türkiye! Şahaneyim, turnemize birkaç haftalık bir ara verdik ve evde dinlenme hallerindeyim.

Sahnede çalarken ne tip şeyler sizi mutlu eder, bize biraz müzik tutkunuzdan söz eder misiniz?
Sahnede kaos seviyorum, her an her şey olabilir duygusunu hissetmeyi seviyorum. Sanırım bu tip şeyler rezil punk konserleri yüzünden böyle oluyor. Amfi birden patlayabiliyor ya da gitar birden kırılıyor ve siz de bunu kabul edip doğaçlama yapmaya başlıyorsunuz. Seyirciden gelen enerjiye bayılıyorum, birlikteymişiz gibi hissettiriyor.


Müzik yapmasaydınız ne yapıyor olurdunuz?
Saç tasarımcısı olurdum! Bir ara oturma odamı kuaför salonuna çevirmiştim. Makyaj ve saç yapmaya bayılırım.

Her gece konserlerde nasıl bu kadar enerjik olabiliyorsunuz?
Her gece 12 saat uyuyorum. Gerçekten! Asla evde uyuyamam, ama yoldayken inanılmaz uyurum. Dans etmek ve şarkı söylemek insanların sandığından daha çok akciğerleri yoran bir şey. Aslında yolda partileyecek kadar enerjim yok, orada daha rahat bir yaşam stilim var.

Buraya gelip konser vermenizi çok istiyoruz aslında… İstanbul hakkında neler biliyorsunuz, daha önce geldiniz mi hiç?
Aslında özel bir performans için bir kez İstanbul’a gelmiştik. Açık söylemek gerekirse hayatımdaki en kötü konserlerden biriydi. Bu Türklerden kaynaklı bir sorun değildi, tatilde olan bir grup Avusturyalı öğrenci vardı ve sanırım hayatımda gördüğüm en kaba saba insanlardı. Konserin sonunu getirememiştik bile, kaldı ki Gossip her tür kaos ortamında çalmaya çok alışkındır… Aslına bakarsanız Türk dinleyicilerimize çalmak için tekrar gelmeyi gerçekten çok isteriz.

Peki şehir hayatı sizi nasıl etkiliyor, yoruyor mu çok?
Benim vaktimin çoğu Portland, Oregon’da geçti. Çok küçücük bir şehirdir. Gossip o zamanlar ABD’de çok bilinen bir grup değildi, oraya geri döndüğümüz zamanlar sahiden dinlenir, evde takılır ve kendime gelirdim. En sevdiğim restoran olan Pho’ya gider, nişanlımla ve kedimle vakit harcar , arkadaşlarım için Güney yörelerinden yemekler yapardım. Beni aslında şehir hayatı değil de turneler tüketiyor. O yüzden huzur verici küçük şehir hayatına geri dönüp ara sıra nefes alabilmek harika oluyor.

“MADONNA’YA SÖYLEYİN, BENİ ARASIN!”


Modaya olan tutkunuzu biliyoruz, bize yeni markanızdan ve stil ikonlarınızdan bahseder misiniz biraz?
Şu an bir markam yok ama zamanım olduğunda büyük beden tasarımlar yapmak isterdim. Makyaj malzemeleri konusunda MAC için yaptığım bir koleksiyon var, bu şu an satışta. Peggy Moffat’tan ilham aldık. Benim moda ikonlarım da Divine, Leigh Bowery, Miss Piggy, Cyndi Lauper gibi isimler. Öyle çoklar ki…

Bazı gruplar CD’den dinlenince ancak keyif verir, canlı çalarken aynı şey olmaz, bilirsiniz. Gossip sizce CD grubu mu, sahne grubu mu?
Aslında bizim albümümüz biraz gelişigüzel çalındı. Yani “kesin bunu yapalım” dediğimiz spesifik fikirlerle stüdyoya girmedik. O an ne çalıyorsak, az önce ne dinleyip de heyecanlandıysak biraz da o kafalarda girdik ve çaldık. Sonuç da hepimizi şaşırttı sahiden! Sahnede olunca elbette şarkılar bir parça değişime uğruyor. İnsanları ne gaza getirir, canlı performanslarda hep bunun peşindeyiz, o yüzden CD’de dönen şarkıları sahneye adapte ederken değişiklikler yapmaktan çekinmiyoruz. Ama ben halen bizim gücümüzün canlı performanslarımızda çalarken ortaya çıktığını düşünüyorum.

Mark Ronson müzik dergisi NME’ye sizin albümünüzdeki çalışmaları esnasında Amy Winehouse’un ölüm haberini alınca kimyasının değiştiğini, asla kafa olarak tamamen bu albümün içinde olamadığını söylemişti… Bu satırları okuyunca ne hissettiniz, kırgınlık yaşadınız mı?
Bu tip haberleri okumayacağım, hakkımda basında çıkan hiçbir haberi okumama gibi bir prensibim var. İnsanların benim için neler söyledikleriyle işim olmaz, kendi hakkınızdaki şeyleri okumak kara bir deliktir. Mark’la çalışmak birçok açıdan harikaydı, birlikte sahiden iyi vakit geçirdik ve ortak bir müzikal dilimiz oldu. Ama sürekli birlikte çalışıyor değildik, onun birçok projesi oluyordu aynı anda ve bazen her şey yolunda gitmiyordu. Biz de başka bir prodüktörle çalışmaya devam ettik, Brian’la (Higgins) ve bu da albüme taptaze bir hava getirdi. Çok nazik, çok işine odaklı ve çok profesyonel biriydi. Bence bazen medya dramatik hikâyeler uydurmaya, kavgalar yaratmaya ve durumu olduğudan daha saçma göstermeye çok meraklı. Bu fanların da işine yaramaz haberler yapmak demek. Bizim için de sinir bozucu, muhtemelen Mark için de, ona da sorup duruluyordur eminim bunlar.

İnternet sizce müziği nasıl etkiledi?
Hımm… Aslında ben müzik için interneti pek kullanmıyorum. Genelde araba kullanırken radyoda bir şeyler duyuyor veya gruptan, arkadaşlarımdan duyduklarımı dinliyorum. İnternet benim için sadece Ricky Gervais şovlarını indirmek için gerekli bir şey! Bence canlı müzik yapmak iyi müzik dinleyicisi için her zaman çok önemli çünkü insanlar halen konserlere gitmek ve bu deneyimi yaşamak istiyorlar. Evde oturup laptop’unuzdan dinlemek aynı etkiyi yaratmıyor.

Albümde en sevdiğimiz şarkı “Get A Job”, onun klibi gelecek mi?
Sabırlı olun, daha çok video olacak. “Get A Job”ı çekmek için sabırsızlanıyorum.  

Kiminle çalışmayı ölesiye istersiniz?
Ben aslında Madonna için bir şarkı yazmak istiyorum. Söyler misiniz beni arasın, yardımına ihtiyacım var!

Gelelim gelecek planlarınıza…
Göreceğiz, neler olacak! Epey dolu bir yaz ve sonbahar bizi bekliyor ve ben daha da ötesini düşünmek için erken olduğunu sanıyorum.

Zamanınız için çok teşekkür ederiz…
Asıl ben sizin zamanınınız için teşekkür ederim.



 “DAVID BOWIE BENİ BU ARA ÇOK ETKİLİYOR”

“Joyful Noise” bizce 2012’nin en iyi albümlerinden biri, bir numaralı favorimiz hatta. Peki ya sizin favorileriniz neler?
Vaov, teşekkürler! Bunu duymak harika. Çalışırken sürekli yeni müzikler dinlemek iyi geliyor, kendi yaptığımdan bir parça dışarı çıkabiliyorum. O yüzden Usher’ın yeni albümüyle epey vakit geçirdim. Arkadaşlarımız olan Creep ve SSION’la çalmayı seviyoruz, süperler. Festivalde de Soundgarden’la aynı sahneyi paylaştık, çok şanslıydık. Ama eski şeyler de çok dinlerim. Son zamanlarda gerçekten David Bowie işleri beni çok sarsıyor, ona bir mektup yazmak için ölüyorum! Birisi lütfen bana onun adresini göndersin! Ayrıca Lil Wayne, Missy Elliot da çok severim.

iPod’unuzda başka kimler dönüyor?
Missy, David Bowie ve Usher’ın dışında Loretta Lynn, ABBA, Dolly, Rolling Stones, David Byrne, Lil Wayne, Yoko Ono, Melanie...

Get A Job