26 Nisan 2012

“Ne siyah olacağız, ne de beyaz”


*** 13-26 Nisan Aktüel'de yayınlanmıştır***

“e-Akustik” adını verdiklerini yeni albümleriyle tam anlamıyla “ters köşe” bir iş yapan Manga, eski şarkılarını elden geçirip üç de gıcır gıcır şarkı kaydetti. “Manga değişiyor, değişmesi gerekiyor” diyen ekiple konuştuk.

Yeni albümlerini, bildik Manga hitlerini elektronik altyapılar ve akustik düzenlemelerle tekrar kaydeden, bu arada da “Hani Biz”, “Ben Bir Palyaçoyum” ve “Rezalet Çıkarasım Var” adında üç yeni şarkıyla sürpriz yapan Manga’yla, Doğuş Üniversitesi’nde verdikleri panel sonrası bir araya geldik.


Üç yeni şarkı var “e-akustik” içinde, tamamı sıfır kilometre olacak şarkıları ne zaman dinleyeceğiz?
Ferman Akgül: Bu yaz girişeceğiz tamamı yeni şarkıların olduğu albüm işine. Hem İngilizce, hem Türkçe şarkılar birlikte nasıl gidecek bakacağız. Belki de şarkı yapma metodumuzda bir değişiklik olacak. Ben ilk defa kafamın bir yarısı İngilizce, bir yarısı Türkçe vokal düşüneceğim yani. Böyle şeyler dinliyorum şu an. Yurtdışında Rasmus, Kent öyle yaptı mesela, paralel olarak aynı şarkıyı hem ana dillerinde hem İngilizce yayınlıyorlar.
Cem Bahtiyar: Biz aslında “Cevapsız Sorular”ı İngilizce yaptık ve MTV’ye verdik. Ama bazı şarkılar için hiç olmuyor bu, bakalım bu yaz bunun üzerine deneme-yanılma yapacağız.
Efe Yılmaz: Seneye anca tamamlarız.

Yıldız Tilbe’li “Hani Biz” ilk klibiniz, ikincisine karar verdiniz mi?
Ferman Akgül: Yüzde doksan “Rezalet Çıkarasım Var” olacak.
Özgür Can Öney: ABD’de yerleşmiş bir Türk arkadaşımız var, kendisi bizimle irtibata geçmiş ve müziğimizi çok sevdiği için bir şeyler yapmak istediğine dair bir şeyler söylemişti. Bir şeyler çekmiştik, hazır malzeme vardı.

Yeni şarkınız “Ben Bir Palyaçoyum” albümdeki en ilginç şarkılardan biri. İçinde 19 Ocak’a, yani Hrant Dink’in cinayet tarihine gönderme olan bir şarkı. Hiç bizim dinleyicimiz bunu anlar mı diye düşündünüz mü?
Ferman: Üniversite söyleşilerinde şarkıların sözleriyle ilgili hiç soru gelmedi, mesela.  
Yağmur Sarıgül: Yazarken belli bir grup anlar mı diye düşünerek yazmıyoruz. Üç beş kişi sözlerin içeriğini araştırırsa ne mutlu bize… Manga sürekli kendisinden talep edilen müziği yapmayacak. Manga değişiyor, değişmesi gerekiyor.

Ama Manga’da dramatik bir değişim bu, ilk senelerde “tarafsızız” diyen Manga’dan şimdi sözleriyle biraz daha cesur olan bir Manga dinliyoruz sanki.
Yağmur: “Palyaço”ya başladığımda “bu politik bir şarkı olsun” demedim. Orada düşünce özgürlüklerinin ihlali veya insanların kendi fikirlerinden ötürü ölmeleri, eserlerinin sökülmesi vb. gibi şeylere tepki verdim. Düşünce özgürlüğü olmadığı zaman ne sol kalır ne sağ. İnsanlar diğer insanlara zarar vermedikçe her tür şekilde kendilerini ifade edebilmeliler.
Ferman: Belki de daha açık yazıyoruz artık.

Söyleşide dediniz ki, “rock biraz da aykırı durabilmektir”. Tom Morello biliyorsunuz, Wall Street İsyanı’nda gitti ve eylemcilere destek verdi. Belki artık Manga da belli bir duruşu simgeleyecek şarkılar yapacak…
Ferman: Gerçi eski şarkılarımızdan “Kapkaç”ta bile biz bir şeyler yazmıştık. Ama bugüne kadar bizim eğlenceli ve hareketli yönümüz önplana çıktı.

Yağmur, “e-akustik” sizin prodüktör olarak karşımıza çıktığınız bir albüm. Manga dışında da prodüktörlük yapacak mısınız?
Yağmur: Çok istediğim bir şey bu. İlk iki albümde de mutfağında yer almıştım işin. Müziğin detaylarını, teknolojisiyle uğraşmayı seviyorum. Zaman yaratabilirsem destek verdiğim grupların albümlerini yapmak istiyorum. Ki, yalnız rock değil. Başka müzik türleriyle de uğraşacağım.

Ferman, sizin de mimarlıktan gelip sinemaya kaydınız… Reklamcılık üzerine doktora yapıyordunuz, o ne durumda?
Ferman: Topallayarak gidiyor. Yarına makalem var mesela. Sinemaya girmeye başladım. Bir sürü video klip çektim aslında, Sagopa’yla (Kajmer), Cartel’le… Benim çektiğim klipler bütçesi olmayan kliplerdi. O da bir süre sonra yaratıcılığı engelliyor. Şimdi yönetmen ve senarist Yavuz Özkan’la çalışmaya başladım. Vakit olursa kısa film de yapmayı çok istiyorum.

“TARKAN TROMPET ŞOVUMUZU SEVİYORMUŞ”


Tarkan’la turneye çıkmak nasıldı peki, Manga dinliyor muymuş sordunuz mu?
Cem: Geç karşılaştık Tarkan’la. İçiçe, otobüslerle gitmek falan gibi bir durum olmadı. Zamanlama uymadı.
Ferman: En son İstanbul konserinde bir oturduk muhabbet ettik. “Alıştım Gözlerimi Kapamaya”yı çok seviyormuş, “son şarkıda çıkıp dinliyorum sizi” demişti.
Cem: Acaba son şarkı diye mi çıkıp dinliyordu? Hahahaha…
Ferman: Trompetlerle bir şov yapıyorduk biz sahnede, onu çok seviyormuş bir de. Bu sene de Emre Aydın’la gezeceklermiş.

Özgür, sizin de kitap yazmak gibi bir niyetiniz vardı…
Özgür: Olayın içine girdikçe ne kadar zor ve uğraşılması gereken bir şey olduğunu görüyorsun. Editör lazım, araştırmak lazım… Üretim aşamasındayken herkesin hayali sessiz sakin bir yere çekilmek lazım herhalde.
Yağmur: Ben ona inanmıyorum ya. Benim bulduğum en parlak fikirler en abuk zamanlarda gelmiştir. Bir kelime geliyor aklıma, yazarım ama devamını asla döktüremem. Hiçbir zaman çat çat çat diye şarkı sözü yazamadım.
Özgür: Küçük İskender de aynı şeyi yapıyormuş. Orhan Pamuk “Manzaralardan Parçalar”da da aynı şeyi anlatıyor. Sabah kalkıyorlar sessiz zamanlarda ve üç, dört saat yazıyorlar. Düzenli yaşamak lazım bunun için. Aydınlık bir kafa lazım.
Yağmur: Tabii şarkı sözü yazmak kısa. Ben otobüste giderken ya da balkona çıkınca bir şey buluyorum. Sonra izole olup yazmam gerekiyor.
Özgür: Ben çok çalışkan bir insan olamadım hayatım boyunca. Eşime de bulaştırdım ama bu huyu. Yazıyor şimdi, redaksiyon yapmaya başladı. Ev oldu sana edebiyat atölyesi…

Cem, siz ne yapıyorsunuz müzik dışında?
Cem: Ben “Şehr-i Hüzün”den sonra pek bir şey yapmadım. Ama bu ara modern anlamda seracılıkla ilgileniyorum. Ankara’dan komşumun kendi bahçesi vardı. Özel bir tohumla domates yetiştiriyor. Tanesi bir buçuk kilo. Tadı inanılmaz… O dönem aklımı kurcalamaya başladı.

Efe, sizi de sormadan geçmeyelim, nedir yeni planlarınız?
Efe: Kadir Has Üniversitesi’yle ortak Şehir Sanatları Akademisi oluşturmaya çalışıyorum. Dans, müzik, grafik… Hip hop kültürü, DJ’lik, graffiti ve airbrush gibi sanat dallarının eğitimi üzerine olacak. Son zamanlara doğru DJ performansı enerjisine girdim. Piyasa içler acısı. Bütün halka açık olabilecek, cüzi fiyatlara gelebilecek bir fikri ateşleyeceğiz.

“DHAFER YOUSSEF’LE DE ÇALMAK İSTİYORUZ”


Manga’dan başka ters köşe işler de görecek miyiz, Kibariye’yle çalmak falan gibi…
Ferman: Hahahaha… Var öyle isimler ama şimdi aklımızda yok. Tek dillendirdiğimiz bir isim var: Dhafer Youssef. İrtibata geçtik, yanıt verirse bir şeyler yapabiliriz.
Cem: Geçen sene Jazz in Ramadan’da vardı. Ben onun sayesinde uda merak saldım.

Bilinen şarkılarla oynama fikri riskli değil miydi, dinleyicilerden ne gibi tepkiler gördünüz?
Ferman: “Manga bu mu oldu, bu proje mi oldu, tam akustik değil” falan diyenler oldu.
Yağmur: Biri “utanmadınız mı eski şarkıları koymaya” yazmıştı bana. Herhalde insanlar gidiyor müzik markete ve anlamıyor. Ferman’a demiştim ki: “acaba şarkıların yanına tek tek parantezle ‘e-akustik’ mi yazsak?” Kendini tanıtmak ve bir şeyleri ifade etmek aynı anda çok zor ve kolay. Albümü al ve dinle, veya internetten korsan indir, duy ve bak ne yapmaya çalıştığımıza! Bu tip şeyler bizim bazen hevesimizi kırıyor. Özel bir proje yapmak istiyorsun ve insanlar tepkilerini baltayla indiriyorlar: “ya siyah ol ya beyaz” gibi.

Albüm kartoneti de çok ilginç, lunaparkta bulunan amcaların haberi var mı şu an kapakta olduklarından?
Cem: Sanmıyorum, orada olduklarını bilmiyorlardır.
Ferman: Charles Richards çekti, artık nasıl ikna ettiyse…

Stiliniz çok iyi görünüyor, sanki siyah-beyaz bir İngiliz filminden fırlamışsınız gibi. Özel bir stil danışmanınız var mıydı?
Cem: Tamamen evden çıktık ve öyle geldik.
Ferman: Charles yönlendirdi ama. Albüm promosyon fotoğraflarında ve sahnedeki kostümler için de Başak Frances’le çalışmıştık. 

“FACEBOOK’TA BAZEN İŞ TATSIZLAŞIYOR”

Deli bir hayran kitleniz var… Soyadlarınızı alıp kendilerine takan, hattınızı değiştirmenize sebebiyet veren, yolunuzu kesen… Kişisel magazin muhabiri oluyorlar galiba bir anda…
Ferman: Bazen iş tatsızlaşıyor. Facebook’tan bizim yakınımızmış gibi bir hesap alıp tanıdıklarımıza, arkadaşlarımıza ulaşıyorlar. “Ben şuyum, doğumgünü var, özel fotoğraflar topluyorum gönderir misin” diyorlar. Karşı taraf yerse bir şeyler gönderebiliyor. Ben mesela Twitter’ı da Facebook’u da kapattım. Bir bakıyorsun, bir sürü fake account (sahte hesap) var. Bizim arkadaşlarımız bunu bilemeyebiliyor, çünkü biz onlar için hâlâ aynı adamlarız çünkü.
Efe: Bana Yağmur’dan mesaj geldi, “abi bugün stüdyo nerde, hatırlıyor musun” diye. Allah Allah diyorum, Yağmur Facebook’tan mesaj atmaz. Ya arar ya SMS atar. “Hayırdır” dedim direk. Çok komik ambiyanslar oluyor. “Sen gerçek Efe değilsin, benim gerçek” diyenler oluyor. “Tamam, sensin tamam” diyorum.

Yol kesenler oluyor mu?
Ferman: Hızlı yürüyorsan problem yok. Ama dalgınsan fena.
Cem: Ben çözdüm olayı: kulaklık. Gözlüğü de taktın mı sorun yok.
Ferman: Yalnız ben şuna çok zor alıştım. “Ferman, n’aber?” diyor biri misal. “İyidir” deyip nerden tanıdığımı düşünmeye başlıyorum. Çok geldi başıma. Ben olsam hayran olduğum insana “n’aber” diye gidemezdim. Garip bir özgüven, ayıp bir şey yahu.
Efe: Hatırlıyor musunuz, Özgür Limp Bizkit’e imzalı CD vermişti, hahaha…
Ferman: Adama verdi, adam dedi ki “bu ne, bizim değil”, Özgür de dedi ki “E, bizim albümümüz”… Hahahahaha…

İstanbul’daki hangi konserlere gideceksiniz?
Cem: Madonna ve Red Hot Chili Peppers’ı çok merak ediyorum.
Ferman: Ben Jessie J’yi görmeyi isterim.
Yağmur: Ben RHCP görmeyi istiyorum, ama Frusciante yok.

Yeni eleman Frusciante’nin öğrencisi ama… Ne güzel değil mi, hayranıyken gruba giriyor. Manga’ya bir altıncı gelmesi gibi bir şey.
Cem: Var bizim de esasında böyle bir hikayemiz. Çağatay diye bir fanımız vardı, liseden kaçıp gelirdi. Sonra eşyalarımızı taşımaya başladı. İstanbul’a taşındığımızda bizle birlikte taşındı.
Efe: Evet, salondaki koltuğa taşındı!
Ferman: Şimdi akustik konserlerde bizimle çalıyor.



“Yıldız Tilbe’yi biz de Amy Winehouse’a benzetiyoruz”
** Albümde bir Arto Tunçboyacıyan etkisi var… Ne kattı size?
Özgür: Müzik yapmak için enstrümana gerek olmadığını öğrendik.
Ferman: Öyle bir vokal yaptı ki… Kendimi yıllar sonra bir öğrenci gibi hissettim. Manga’ya çok şey kattı.
Cem: Çok mütevazı biriydi ve de. Kafasında bereyle geliyor, araya set çekmiyor. Kendi halinde, çok olgun bir müzisyen.

** Yıldız Tilbe de öyle galiba. Onun hakkında “birçok insandan çok daha rockstar” demiştiniz bir röportajınızda… Amy Winehouse’a benziyor, değil mi? Hiç rock yapmadığı halde herkesten çok daha rock’n roll bir duruşu vardı onun da.
Özgür: Biraz ona benzetiyoruz biz de valla.
Ferman: Hiç umurunda değil dünya.