9 Mart 2012

Multitap, Lana Del Rey, RHCP, Adele ve 123...


***Aktüel dergisi 1-14 Mart sayısında yayınlanmıştır... ***

Demet bizi diskoya götür
Kadınlar için “nerd” erkek modası yeni başladı, itiraf edelim. Erkekler içinse hafif şapşal, çok konuşan, komik ama seksi kadın figürü her zaman revaçtaydı. 2000’lerde Meg Ryan ve “Gilmore Girls”ün meşhur Lorelai’ı Lauren Graham’dı bu tipe en iyi örnek. Günümüz versiyonu ise Zooey Deschanel diyebiliriz. (“New Girl”ü izliyorsanız bize hak vereceksiniz.)  Demet Evgar da bu serinin Türkiye şubesi olabilir mi dersiniz? Aslında biraz öyle. Bizdeki hemen hemen tüm kadın müzisyenlerin tüm derdi fotoğrafta daha seksi çıkmak, kameraya doğru açıyla bakmak. (Çevrenizde çekim yapan birileri varsa sorup gerçekleri öğrenin!) Evgar’ın alamet-i farikası rahat olması. Nasıl çıktım, makyajsız çirkin miyim gibi bir derdi yok. Varsa da, çaktırmıyor sanki. Dizisi “1 Erkek 1 Kadın”a bakın, “Yahşi Batı”da şarkı söylediği sahneleri inceleyin göreceksiniz. Sesi de güzelmiş meğer. Geçtiğimiz haftalarda, Multitap’le birlikte “Bu Şarkıyı Dinliyorsan” klibi sosyal medyada epey iz bıraktı. “Albüme koymadığımız şarkılardan biriydi, Demet'le arada konuşurduk hep birlikte bir şey söylesek ne tatlı olur, diye. Sevgililer günü biraz da bunun bahanesi oldu. Şarkı zaten birbirine uzaktan seslenen bir çiftin şarkısıydı, yani çok uygundu düet için.. Stüdyoya girdik kaydettik, ben aynı zamanda kamerayla çekim yaptım, sonra o görüntülerden bir de video hazırladık” diyor, Multitap’in 10 parmağında 10 marifet solisti Selim Siyami Sümer. Demet Evgar’ın şarkı söylemesi fikri kulağa iyi geliyor, açıkçası. Bizde hem iyi oynayan, hem de iyi şarkı söyleyen birilerini bulmak ziyadesiyle zor çünkü. Evgar’a sahnede ihtiyaç var. Pekâla Juliette Lewis, Jared Leto gibi ekrandan sahneye transfer olan isimler gibi olabilir. Multitap de muazzam bir ekip, belki hepbirlikte bir konser verir, bizi eğlendirirler, kimbilir? Biz isteğimizi peçeteye yazalım da…



Kim Lana Del Rey olmak ister?

“Kim istemez ki” demeyin. 2012 bombası Lana Del Rey olmak bugünlerde muhtemelen çok zor. “Video Games” ve “Born to Die”ın gazıyla “muhteşem yetenek” diye gazlanan Del Rey, bir yandan prestijli birçok dergiye kapak oluyor, bir yandan da albümü dinleyenlerin eleştiri yağmuruna dayanmaya çalışıyor. Albümün tamamı biraz ilginç. Sürekli dinlemeye çalışmak insanı depresyona sürükleyebilir. “Diet Mountain Dew” gibi iyi şarkılar var. Fakat insan hep havuz başında kokain çeken bir grup çok zayıf kız getiriyor aklına, bu şarkıları dinlerken, yalan yok. (Hazır şimdilerde “thinspration” akımı varken konuya da uymuyor değil, bu şarkılar.) Del Rey’in Saturday Night Live’daki oldukça başarısız performansı sonrası eleştiriler bitmek bilmedi. Ne botoksu, ne estetiği ne de yalnız stüdyo şarkıcısı olduğu kaldı. Müzik blogları ona “skinny Adele” diyen NYTimes’la dalga geçti. Kendisini Adele gibi muhteşem bir sesle aynı kefeye koymak bir hayli anlamsız, o ayrı. Ama gene de olaya şu açıdan bakmak lazım. “Stage persona” denilen, “sahne insanı” tavrı kendisinde mevcut. Bir açığı kapatıyor kendisi. Orijinal adı Lizzie Grant ama, o vahşi ve seksi kliplerinde bir Lana Del Rey. Ve şu an için eşi benzeri yok. Bir süre sonra söner mi bilinmez ama şimdilik yarattığı fırtınaya balon demek ayıp olur.


Başka kimler “stage persona”?
** Lady GaGa: Gerçek adı Stefani Germanotta. Kız lisesine gittiği dönem Stefani adında balık etli bir kızdı.
** Iggy Pop: Gerçek adı James Newell. Iguanas diye bir grubu vardı, The Doors sahnesinden çok etkilenmişti.
** David Bowie: Asıl adı David Robert Jones’tu.  Sahnede yalnız Bowie değil, Ziggy Stardust ve Thin White Duke olmuşluğu da vardı.
** Madonna: Kendisi Madonna Louise Ciccone adıyla New York’a geldiğinde, kendine hemen bir sahne imajı çizdi ve pop prensesinden seks tanrıçasına döndü.


İyi ki internet var!
Müzik dinleyicilerinin çok büyük bölümü müziği internet başından dinliyor, gelişmeleri bloglar ve sitelerden takip ediyor. Haliyle, kimse yeni bir klibi TV ekranından yakalamaya çalışmıyor. İşler böyle olunca da klip işi tamamen yaratıcılığa kalıyor. Bu yaz ülkemize gelmesi ihtimali kulislerde konuşulan Red Hot Chili Peppers, son albümleri “I’m With You”nun yeni klibi “Look Around”u interaktif bir video olarak sundu dinleyicisine. Dört RHCP elemanı farklı odalarda takılıyor. Hangi odayı izlemek istediğinize de siz karar veriyorsunuz. Grubun resmi sitesi redhotchilipeppers.com’dan bakabilirsiniz. 

Diğer ilginç interaktif işler
** Devo, 20 yıl sonraki ilk albümlerinden “What We Do” klibini de benzer şekilde çekmişti. (Mashable içinden izleyebilirsiniz)
** Grammy ödüllü Arcade Fire, “We Used to Wait” şarkıları için Google Chrome kullanarak yönetmen Chris Milk ile birlikte “The Wilderness Downtown” adında harika bir çalışma yapmıştı.
** Chris Milk’in bir sonraki hamlesi, Danger Mouse’un “Rome” albümü için üç boyutlu bir klip çekmek olmuştu.
** OK Go da “All is Not Lost” kliplerini Pilobolus ekibiyle bir kaleydeskop görüntüsünde çekmiş, buna da “video dance messenger” adını vermişti.


Grammy’nin ardından…

** Whitney Houston’un bir gün önce yaşama veda etmesi nedeniyle hüzünlü bir tören oldu. Jennifer Hudson, “I Will Always Love You”yu gözyaşlarıyla yorumladı.

** Adele ve Foo Fighters törende fırtına gibi esti. “Yılın Şarkısı” ve “Yılın Albümü” dahil 6 Grammy birden alan Adele, The Independent’a “aşkım için müziğe ara verebilirim” dedi.

** “En iyi Country Grup” ve “En iyi folk albüm” kategorilerinde ödül alan The Civil Wars’u 4 Nisan’da Salon İKSV’de izleyeceğiz.

** The Civil Wars’un elemanı John Paul White sahiden de Johnny Depp’e benziyor. Grubun bloguna bir bakın: tcwtour.tumblr.com

** Blog demişken, “en iyi çıkış” ödülü alan Bon Iver için de “Bon Iver da nesi?” blogları hemen açıldı tabii. Aynısı geçen sene Arcade Fire için de olmuştu, hatırlarsanız. Buyrunuz whoisboniver.tumblr.com

 


 5 Soru 5 Cevap: 123

Yeni albümleri “Lara”yla selam eden grubu mercek altına aldık.

Albümün mixlerini Norveç’te yaptığınızı duymuştuk.. Neden Norveç’i seçtiniz? Albümde başka hangi şehirlerden, ülkelerden izler var?
Norveç'te olmasının sebebi, mixleri yapmasını istediğimiz kişinin, yani Kai Andersen'in Norveç'te olmasıydı. Albümde aslında çok düşünerek olmasa da bir sürü şehir ve ülkeden etki vardır. Fakat bu illa oralara gittiğimizden değil, dinlediğimiz müziklerden veya beslendiğimiz bazı şeylerin başka yerlerden gelmesinden…

Üçlemeden “Arve” ve “Aksel” yayınlandı ama üçüncüyü bir türlü göremedik. Neden üçlemenin dışına çıktınız ve “Lara”yı kaydettiniz?
Aslında “Lara” üçlemenin arasına giren ilk albüm değil. “Lara”dan önce “Stereo Love” bir ara albüm olarak yayınlandı. Üçlemenin dışına çıkmak planladığımız bir şey değildi. Üçleme bir hikayeye dayalı olduğu için ve bu hikayeyi sadece müzikle değil, kitaplarla da yarattığımız için, belki de normalden daha fazla vakte ihtiyacımız var, ve her an hikâye ile ilgili müzikler çıkmayabiliyor. Böyle olunca da ara albümler yapma fikri doğdu. Bizim için hikayeden bir nefes alma, ve sonrasında ona biraz daha beslenmiş bir şekilde dönmemize sebep olduyor ara albümler.

Albümde İlhan Erşahin, Arto Tunçboyacıyan ve Hakan Kurşun gibi değerli müzik adamları da var…
İlhan ile DANdadaDAN ve Tamburada zamanından bir tanışıklık vardı, farklı yerlerde farklı projelerde beraber çalmışlık vardı ve Dilara'nın da dayısı olması, müziklerin buluşmasında bir hoşluk oldu. Arto ile de İlhan vasıtasıyla bir konserde tanıştık ve beraber müzik yapmanın keyifli olacağını düşündük. Düşündüğümüz gibi de oldu! Harika bir parçaya dönüştü albümde bize eşlik ettiği parça “Trip”. Hakan ile üniversiteden bir tanışıklık vardı. Kendi albümlerini çok severek dinliyor ve kendisini müzisyen olarak çok seviyorduk. Lara'daki “Yokuz” parçasında Hakan olsa çok şahane olur dedik Hakan'a sorduk ve o da kabul edip “Yokuz”u kendi büyüsüyle bambaşka bir yere taşıdı.

Özellikle İzmir Devlet Senfoni Orkestrası’yla birlikte verdiğiniz konser kulaklarda lezzetli tınılar bırakmıştı. Bu sene için de benzer planlarınız var mı?
Bu sene için artık biraz geç kaldık yeni albüm ile ilgilenmekten fakat önümüzdeki sene, bu keyifli projenin devamını getirmek için planlarımız, şimdiden girişimlerimiz var.

Bu sene en heyecanla beklediğiniz konser hangisi, neden?
Jagajazzist'i bekliyorduk. Senelerdir takip ettiğimiz çok sevdiğimiz, kendimizi yakın bulduğumuz bir grup olduğu için. Gruptaki her üyesinin sadece birer enstrumantalist değil, gerçekten “müzisyen” olması bizi hep etkileyen bişey olmuştur. Sahnedeki duruşlarıyla, yaptıkları müziğe kendilerini kaptırıp çok iyi bir şekilde çalıyor olmaları gerçekten çok muazzam bir şey.

***Aktüel dergisi 1-14 Mart sayısında yayınlanmıştır... ***