17 Temmuz 2011

Hezarfen'de ilk yarı beraberlikle tamamlandı

kalabalık ve sıcak ama şahaneee!

Rock'n Coke, yıllarımızın, hatta neredeyse ilkgençliğimizin festivali...

Bir başka oldum kapıdan içeri attığımda kendimi. Benim ve birçok kimse için en özel senesini 2005'te Korn ve The Cure ile yapan efsane Hezarfen'de yeniden hayat bulmuş, gitmemek olmaz.

Ne yalan söyleyeyim, ilk günün headliner'ları Limp Bizkit ve Motörhead çok da ilgi alanıma girmiyor. Ne de olsa ben o sahnede nice Chris Cornell'ler, Manic Street Preachers'lar, Franz Ferdinand'lar, The Prodigy'ler, Skin'ler izlemiş insanım... Beni kesmez. Ama gene de RNC'nin hatrı var. 5. yıl özel tişörtümü hala giyerim (eskimedi de). The Kooks da severim.. Öyleyse ona yetişeyim, dedim...



Ece'nin twitter'ından apart (çok güzel foto)
Fakat The Kooks bekleneni vermedi. "Do You Wanna"da bile vermedi, maalesef maalesef. Arkasından gelen Duman -yalan yok- daha iyi çaldı, daha çok coşturdu. Taze baba Tangöze'nin "kimselere de takmadım..." deyişiyle güldük, eğlendik, güzeldi... Fakat sonra yine "Belki Alışman Lazım"da yine aynı yerlerde aynı çıkışlar, inişler... Belki de çok alışmışız. Bastık geri.

Motörhead vakti geldiğinde biz soluğu Zero sahnesinde aldık. Electrelane hakikaten iyiydi. Dum Dum Girls'ü o kadar da sevmedim. Tekrar dolandık. Kalabalık çok azdı. Hiçbir yerde kuyruk yoktu, elbette tuvaletler yine çok fena durumda ve su bitmişti. Limp Bizkit başladığında o ana kadar süren festival suküneti sona erdi. Fred Durst'ün enerjisi binlere geçti. Herkes anında ergenliğe döndü, tweet'ler başladı: "Vallahi 17 yaşıma döndüm..", "Ay Rollin çalsa da 15 yaşımız gibi pogo yapsak"... "My Generation"lar, "My Way"ler, lise yıllarımın fon müziği "Eat You Alive"lar başladı. İlk 20 dakika benim için güzel, fakat yeterliydi.

Etrafıma baktım. Minik bir tarih yatıyor orada. Müzik tarihi üstelik... Kamp yapanlar kendinden geçmiş, çimenler üzerinde patatesler yenmiş, milletin VIP biletlerine el koymuş kalabalık Lounge'ta yerini almış, artık eşimiz dostumuz kuliste, kendi çalacakları setlistlerin hesabını yapar olmuş... Basın çadırı herzamanki gibi, herkes kendi halinde, müzik basını yine kendi tarafını tutmuş, birbirini görmezden gelme peşinde. Fakat Hezarfen aynı. Bu kez bir festival klasiği yağmur yok... Çok ama çok güzel kızlar şort içinde, adamlar yarı belden çıplak... Hava gündüz dayanılmaz sıcak, gece mutlaka bir kapşon sırta atımlık.

Rock'n Coke'ta 1. gün durgun bir beraberlikle sonuçlandı.
2. güne hazırız. Athena'ya, Paolo Nutini'ye, Skunk Anansie'ye, Travis'e, Mogwai'ye koşacağız. Bu kez beklentim çok yüksek. Maça hazırım.

GİTMEDEN DİKKAT!
**Islak mendiller, püreller stokta olsun, hijyene dikkat etmek lazım.
**Ayaklara muhakkak spor ayakkabı. Çalılar çok uzun. Otoparkta sağa sola basıp düşmeyin.
**Ağrı kesici bile almayın, kapıda el konuyor. Çok sıkı kontrol var.
**Basın girişlerinde hiçbir sorun yok. Normal girişlerde kuyruk aksamıyor. Kalabalıkta gözünüz korkmasın.
**Ses sistemi sanki geçen senelere göre daha zayıf gibi. Sahne önüne konuşlanmaya çalışın.
**Zero sahnesini görmezden gelmeyin. Program çok iyi.
** Dün Göztepe'den Hezarfen'e arabayla 1,5 saatte gittim, TEM trafiğini unutmayıp ona göre yola çıkın, gruplar kaçmasın.

İyi festivaller...