19 Temmuz 2011

Hezarfen'de ikinci yarı yüzleri güldürdü

"sen insansan ben üçlü prizim" demiş onur erdem, katılıyorum!

öyle değil böyle olur dercesine
 Nasıl güldürmesin?

Sükunet içinde geçen bir Cumartesi sonrası ilk hedef 18:00'de sahne alacak Athena'ydı. Öncesinde can ciğerlerimiz Şehnaz ve Sine'nin Dancing Birds Feel the Beat ve çok merak edip bir türlü tavaninglerine katılamadığım Club Bangkok vardı ama ne yazık ki bir gece öncesinin kafasıyla gündüz setlerine yetişemedik. Ne olur affedin!




havluyu çıkaramadı adamcağız
havlusuz nadir bir poz
Athena güzel başladı ama muhtemelen sıcakta Gökhan'ın kafasına güneş geçti. Kafasından havluyu, elinden hortumu hiç bırakmadı ve en önde çığıran bizleri bir güzel suladı. Eskilerden çok çaldı ama biz en çok "Pis"i, "Kalb-i"yi ve "Ben Böyleyim"i sevdik. Rambo gibi takılan gitarist de hayli şekilli bir abimizdi (saygılar abi)... Neticede Athena'da çok eğlendik. Tıkış tıkış nefessiz bir sahnede izlemektense kendilerini, kafama güneş geçerken izlerim daha iyi.

Skunk Anansie festivalin en iyi performanslarından biriydi. Wonderlustre'den "God Loves Only You"lar, "My Ugly Boy"lar gırla gitti. Zaten albüm baştacım. Ama hemen başlarda bir "Charlie Big Potato" patladı ya, işte o müthiş bir andı. Skin'in iki kez stage dive yapması harikaydı. Twitter'daki en iyi yorum da burusvilis'indi o an: "Herkes Skin'in peşinde!"

Paolo Nutini bizim en çok beklediğimiz performanslardan biriydi. Sahne önü biletlerimizi kapıp en öne konuşlandık. Adam bir dakika bile detone olmayarak bizi hayretler içinde bıraktı. O ne enerji, o ne güzel ses! Conan O'Brian'a benzeyen gitarist de ilginç bir detaydı.

Mogwai için Zero sahnesine koştuk. Lakin soundcheck öylesine uzadı ki dönüp Travis'i izlemeye karar verdik.

ne şeker insansın fran abi
Travis bildiğimiz gibiydi. 2008'de izlediğimde epey sevmiştim. Hemen herkesin solist Fran Healy'yle fotoğrafı olduğuna göre, onun gerçek boy bir maket olduğu ve alanda gezdiğini düşünmeden edemedik! Şaka bir yana kendisi Zero sahnesinde Chapel Club seyretmek için ortama çıkmıştı. (VIP'den çıkmayan conciklere selam da etti mi acaba?) Neyse, Travis'e dönelim. Ben seviyorum. "Why Does It Always Rain On Me" çalarken hep eşlik ediyorum. "Flowers in the Window"lar, "Side"lar, "Sing"ler... O bizim Travis'imiz diyesim geliyor. Meltem diyor ki, "benim Travis zamanım biraz geçti galiba..." Haklılık payı yok değil. Biraz geçti, hadi itiraf edelim. Ama biraz... :)

of be moby!
Gecenin finalinde Moby vardı. Gerçekten iyiydi. Sonuna kadar kalamayanlardanım. Çok yorgun ve uykusuz olmasaydım keşke ama yapacak bir şey yok. Umarım tek konser için bir kez daha gelir de tadını çıkararak bir kez daha izlerim kendisini.

Rock'n Coke finali güzel yaptı. Bundan sonra en yakın hedef 6 Eylül'deki Jamiroquai olduğuna göre bir süre Hezarfen'deki anılarımızla idare edeceğiz. Ona göre çok da şımarmayalım, iki sene daha bekleyip şöyle daha hareketli bir line-up dileyelim -ne bileyim Kasabian'lı, RHCP'li :)) Olmaz mı? Rock'n Coke orası yahu. İlkgençlik festivalimiz. Her şey olur.