Gönlümüzün birincisi sörfçü abimiz Oğuz Kağan Özbenli |
** Alaçatı'da 4 gün kaldık ve harika vakit geçirdik. "Sörfçüleri yaz!" ısrarına dayanamayarak, yüzyılın kıyağını geçiyorum sizlere. Ortam fotoğraflarından işte hiç yayınlanmamış o belgeler!
Genel ortam Gap'ten geçilmiyor |
Bir Alaçatı mayokinisi |
Myga'nın kurucularından Ali Palamutçu |
** Alaçatı geceleri derseniz, daha önce de bahsetmiştim benim için çok kalabalık. Denizi de haliyle yeterince temiz değil. Bir deniz kuşu olarak bana gelmez, anladım.
** Alaçatı merkezdeki en büyük kumrucu Hikmet'in dükkanı. Diğerlerine göre biraz daha pahalı ama kumruları enfes. Servis biraz tırt ama dikkat. Yolunuz düşerse turşu yemeden dönmeyin.
** Alaçatı pazarı harikaydı. Melike'yle gezerken epey coşku gösterdik. Bu esnada "ünlünün yanındaki ünsüz" sendromunu da yaşamış oldum. Sine'yle yan yana durmaktan alışkın olduğum bir şey, Melike'nin hayranları yanımıza gelip "yazılarınızı çok severek okuyoruz!" diye ona sevgi gösterisinde bulundular. Çok hoş bir şey, ama oradaki esas ünsüz olup "ortamda yancı gibi dursam mı yoksa ben gezmeye devam etsem ayıp mı olur" ikilemi beni çok yaktı. En fenası da, ünlünün yanındaki ünsüz'e de bakarak durumu iyice tescilleyen kadınlar. Çünkü aynı topluluk, "belki bu da ünlüdür bir bakayım, ha ama yok ya bu ünsüzmüş, geç" bakışı çakınca üzüntümden öldüm diyebilirim... Hemen ünlü olmalıyım ya. :( Dayanamıyorum buna. İnşallah 30'umdan sonra Acun'un programlarında falan jüri olurum. Bundan sonra kariyer planımın zirvesinde bu var.
** Alaçatı'nın en süper dükkanının la isla bonita olduğuna kanaat getirdik. Harika bir hediyelik eşya dükkanı, her şeyi alın ve kendinize hediye edin, iyi fikir dimi? Hehehhehe...
** "Köşe Kahve'nin kahveleri" dediler gittik. Bir numara yok. Gitmeseniz de olur. Anladığım kadarıyla piyasa orda yapılıyor. Manasızca pahalı menüden anladım bunu.
** İzmir'de patates kızartmasına pamfrit deniyor. Veya normalde de deniyor olabilir, emin değilim.
** Sörfçü bilekliği diye bir kavram var. Her yerde satılıyor. Bizim otelin ordaki bakkalın adı da "Sörf Market"ti.
** Babylon ve Otto'nun yeri değişmiş, Ayayorgi'ye taşınmış. Uzak kaldığı için gidemedik ama oradaki Soundgarden partisini çok merak ettim.
** Alaçatı içinde İmran Han diye bir mekan var. Hissi Cunda'daki Taş Kahve'ye benziyor. Sadece daha, nasıl desem, "tasarım" içinde. Sakızlı muhallebisi meşhurmuş. O kadar da meşhur olacak bir şey yok.
Ferdi Baba, holey! |
** İlk gece bizleri misafir ettikleri İyi Restoran'da edamame yedik ki, lezzetine doyum olmuyor. Roka salatası, carpaccio da söyledik, sonuçtan memnun kaldık.
** Myga'nın son gece partisinde Kolpa çaldı. Tüm festivalin müzikleri de Virgin Radio'ya emanetti. İlk iki gün için aynı şeyi söyleyemeyeceğim ama son iki gün Virgin Radio'nun playlistleri hayli değişmiş, toparlamış ve rahatlıkla fonda akabilir hale gelmişti, onların da hakkını teslim edelim.
** Kıssadan hisse: Eğer "görmek ve görülmek" üzerine eğlenceli bir tatil yapmak istiyorsanız Alaçatı'ya gidebilir, hatta Myga'da saati 40 TL olan surf derslerinden alıp hayatınıza başka bir pencere açabilirsiniz. Zira Myga'nın hedefi Alaçatı'yı bu festivalle dünyanın bir numaralı sörf mekanı yapmak. Bu nedenle eski milli sörfçü Ali Palamutçu'yu tebrik ettik. Canla başla çalıştı, koşturdu, 20 dakika röportaj yapabilmek için son günü beklemek zorunda kaldık. Ama yok efendim benim olayım sakinlik, sükunet derseniz, Alaçatı-Çeşme hattından uzak durun. Havalimanına giden yolda hemen her gece Boğaz Köprüsü trafiği gibi bir trafik oluyor, bizden uyarması.