25 Mayıs 2011

Destuuuuuurrrrr.... gerzek var!


** Hakkında Her Şeyi Bilmek İstiyorum. Öyle deriz ya aşık olunca... Hakkında her şeyi bilince de aşk biter ama. Bilmemek daha iyi. Bilmek aşkı çabuk bitirir. Neyse efendim, bu Nil'in yeni şarkısı. Dört farklı versiyonu var. Versiyonların adı şöyle: sade, az şekerli, orta, şekerli. En çok sade versiyonunu sevdim. Linkten diğer versiyonlarını da dinleyip indirebilirsiniz.
** Peki neden ben sabah bu şarkı kafamda çalarak uyandım? Başladım düşünmeye... Mavi Sakal'ın eski solisti Genç Osman Yavaş'a ne oldu derseniz, yazdım ben onu bu sayıya, dergide. ;) Çok sevgili arkadaşım, Vatan'ın cevval muhabiri Eda Solmaz'ın katkılarıynan...

** Bir elektroniksever olarak Bon Mod'un albümüne bayıldım desem? "Idıolize Yourself" derim başka bir şey demem. İşte bir örnek: "Mama Said Go" Bu Cumartesi kendilerini Freshtival'de izleyeceğim. 



Bartu yine bir yazı konusu
** Nicedir beklettiğim iki filmi izledim nihayet peşpeşe. Biliyorum geç kaldım ama "Çoğunluk"u izledim, daha yeni. Konu kısaca şöyle: Mertkan dümdüz bir çocuk. Hayatta herhangi bir hayali yok, sayfasını çevirdiği tek bir kitap yok. Bahçelievlerde "otoparklı" apartmanda oturan, babasının cipine binen, sürekli küfreden son derece sıradan bir karakter. Açıköğretimde "okuyor", bir de evlenip "kurtulmuş" bir abisi var. Yalnız bir çocuk Mertkan, iki apaçi arkadaşıyla bara gittiğinde "karılara çakmadan bırakmayacaksın" muhabbetine yelken açıyor, araba içinde ot içiyor ve kendine "benzemeyen" nsanları küçümsüyor. Tabii Mertkan'ın bu "itoğluit" halleri babasının birebir kopyası. Müteahhit babasının taksiciye yaptığı gibi o da küçükken temizlikçiye vuruyor, kendi "sınıfından" görmediği insanları hırpalıyor, hor görüyor. Evde varoluşu yemek yapmakla sınırlı kalan anne de babanın hegamonyası altında ezilmiş ve durumu kabullenmiş bir etkisiz eleman. "Ben sizi neden bu kadar duygusuz büyüttüm" derken esasında kendi haline ağlıyor ha ağlıyor. Mertkan'ın içinde en ufak bir insani duygu olmadığı kanaati getirecekken tam, karşısına Etiler Büfe'de çalışan Gül çıkıyor. Elbette şerefsizlikte hiçbir sınır görmeyen ve her şerefsiz gibi bunu reddederek "bizler namusuyla çalışan insanlarız, yarın bir gün çocuğuna da sen böyle bakacaksın..." diyen babası "bu kızın ne olduğu belirsiz, bunun gibileri vatanı böler" diyerek bu ilişkiye karşı çıkıyor. Mertkan arada derede kalıyor, bir yanda Gül'e olan hisleri, bir yandan da hayatını onun yerine çizen babası... Mertkan çoğunluğa uyuyor, Mertkan babası ne derse onu yapıyor, içindeki en ufak insani kırıntıyı da Gebze'deki şantiyeye giderek kaybediyor. Sonuç? İzlemek lazım.

çok şarap içesi geliyor insanın filmi izlerken
** "The Kids Are Allright" ise dünyanın diğer ucundan bir ailenin hayatına bakıyoruz. İki anneli bir evde yaşayan iki kardeş, sperm donörleri Paul'le tanışıyor ve Paul bu ailenin hayatına bir şekilde dahil oluyor. Annelerden biri doktor, diğeri de düşleri yarım kalmış bir mimar. Annette Bening biliyorsunuz Golden Globe almıştı bu filmdeki rolüyle. Gerçek anlamda şov yapmış. Konuyu anlatmayayım, spoiler olmasın. İzleyin mutlaka. En etkilendiğim sahneler "aşık olunacak adam" duruşundaki Paul'ün filmin sonunda geldiği noktalardı. Paul çok hoş bir adam, parasını kazanan, kendi restoranının sahibi, çevresinde enfes kadınlar olan, motosiklet tutkunu, rahat adam. "Ne güzel adam!" diye el çırparken, sonlara doğru "yahu" diyorsunuz. "Hepsinin bir sonu var..." Sonu olmayan tek şey de aile. Aileniz. İçinde bulunduğunuz ve kendi yarattığınız. Ve başına ne gelirse gelsin, en büyük dayanağınız... En sağlam bağınız.


** Barış Manço'nun 70'lerdeki işleri hem Jean Michel Jarre'a hem bir anlamda Queen'e selam ediyor galiba diye düşünürken geçenlerde, 1975'te Emre Plak'tan yayınlanmış "2023"e takıldı kafam. Şimdilerde seçim gündeminde "2023" biraz Akp literatürüne zamklanmış bir tarih gibi görünüyor ama hemen irrite olmayın. O kafalardan sıyrılmak lazım. Manço'nun denediği her şey çok ilham vericiymiş. Ben yaş haddinden 80'lerdeki işlerine daha çok gönül verir, "Lahburger"i, "Değmesin Yağlı Boya"yı, "24 Ayar"ı baştacı ederdim tabii ama kendisinin Kurtalan Express dönemlerini es geçmek büyük haksızlık olurdu.

"2023" üçlemenin ilk versiyonu. Manço'nun aslında "Lady of the Seventh Sky" adlı bestesinin temel loop'u dönüyor da dönüyor "2023"te. İlginçtir ki Manço şarkılarını sevme sebebim, kederini mizahi dille anlatabilme başarısıdır en temelde, nihayetinde 80'ler döneminin en acayip şarkılarından "Cacık"ta bunu fazlasıyla hissedersiniz. "2023" daha toprağına bağlı, daha Anadolulu, daha Türk işi ama fonda hep aynı keder var. Hikaye anlatan Manço, kafası güzel gibi, "kayaların oğlunun doğuşu" diye vuruyor ha vuruyor. Emsalsiz bir lezzet. Hatta hatırlarsanız Cartel de bu şarkıyı ilk albümlerinde "Yetmedi Mi"nin sample'ı olarak kullanmıştı. (Aynı şarkıda "Hemşerim Memleket Nire"nin de sample'ı var idi.)

Cenk Bey'in soundcloud'unu kurcalayınız: durmazhell
** Cenk ve Erdem Beyleri her akşam radyodan aynı şiddette dinlemeye devam ediyorum. Bir de başımıza "miniklerin sevgilisi" bölümü çıktı. Neyse programla ilgili şeyler anlatmaya gerek yok, yaşayan bilir! Efendim Erdem beyler icat çıkaran cinsten bir insan imiş meğer. Bakınız bu blogu. Cenk beyler ise Soundcloud içinde at koşturmuşlar da haberimiz yokmuş. Malt'ı ayrı seviyorum lakin şu "Rafadan Dünya" ne kadar iyi şarkıymış. Bu kafalarda şarkılar kaydetmeye devam etseler, hatta halka açsalar, dinlesek. Sözlere bakalım:

Boşver, kafana takma, koy cebine katla
Makinada kotla yıka
Dönülmez akşamın ufkundaysan, u dön soldan gir
Son hız gazla
Yaz ver, kafadan atma, tereciye tere sat, fiyatı abartma
Gönül bahçesinde bahçıvansan, at küreği, bul bi gülü 
Bol bol kokla
12'den vurmasan da hedefi 
Bir halefi selefi ol efendi, çelebi
Gel yudumla şu şerebi... bu ne allahın berberi, şebeği?


Destuuurrr... gerzek var! 


Aş bu kafaları bezirgan başı 
Bekleme boşuna son durak mezartaşı
Varsa hayallerin şu hayatta
Yap ya da tohuma kaç, bayatla!

Katı kuralları boşver sen hemşerim, dünya rafadandır ben bunu bilirim
Bunu bilir bunu söylerim...

Amaaaan... fıss. Yaşıyoruz işte rahvan, tırıs
Sıkışırsak eğer üzengiyi bırakırız
Fuzuli dizeler bunlar, boş lafta bu kadar hikmet aranmaz
Hayatta bu kadar kafiye olmaz, ister miydin diye kimse sormaz

Rafadan Dünya


** Şu an nurtopu gibi bir orta kulak iltihabım var ve sol kulağım duymuyor. Rica etsem, biraz daha BAĞIRARAK şeyedebilirsek... Evet güzel. Tamam, dağılabiliriz!