28 Nisan 2011

Hakan Günday: Benim enstrümanım 29 Harf

Hakan Günday
Benim için en heyecan verici röportajlardan biri oldu Hakan Günday. Aslında "Az" vesilesiyle olan bu sohbeti yapalı neredeyse 1 ay oluyor. Ama yayınlanması biraz geç oldu. Yine de kitabı yayınlanmadan önce, çıktı versiyonundan A4'e basılmış haliyle okumak çok zevkliydi ne yalan söyleyeyim. Derda ve Derdâ'nın hikayesini okudukça açıldım, açıldıkça okudum, yazdım, heyecanlandım çok. 


Son derece mütevazı bir insan, Hakan Günday. Ama siz yine de "Az"ın bu kadar çok reklamının yapılmasına kafayı takmayın. Bu kez reklamla kitabın değeri doğru orantıılı.




Buyrun, Aktüel'in bugün piyasaya çıkan yeni sayısındaki röportajımdan bir tadımlık:
                     
***
Edebiyat dünyasında en sıkı takipçilere sahip olan şanslı birkaç yazardan biri, Hakan Günday. Şiddetle yazıyor, şiddeti çok iyi yazıyor. Yedinci kitabı “Az”ı Doğan Kitap etiketiyle yayınlayan Günday, Oğuz Atay’ın ünlü“Tutunamayanlar”ına da saygı duruşunda bulunuyor.

Daha önce yazmak konusunda ne bir eğitimi ne de bir deneyimi olan, yeni neslin popüler roman yazarı Hakan Günday için her şey 2000 yılında okuduğu Bret Easton Ellis’in “Amerikan Sapığı” kitabıyla değişti. İlk kitabı “Kinyas ve Kayra”yı, bu kitabın yayınevine gönderdi. Om Yayınevi’nin editörü Nevzat Çelik, ona inandı ve kitabı bastı. Aradan yıllar geçti. Bugün, yeni neslin en sevdiği yazarlardan biri olan Hakan Günday, son romanı “Az”ı ustası Nevzat Çelik’e ithaf etti. Ve tabii iki yıldır yeni kitabını bekleyen tüm sabırlı okurlarına…

Bir önceki kitabınız “Ziyan”da okurların bir çoğu kitabın “askerlikten soğuttuğunu” iddia etmişti. “Az”da da tartışma yaratacak bölümler var, özellikle müslüman kadınlarla ilgili olan… Eleştiriye gelebiliyor musunuz?
Ben her zaman için eğitilmeye, öğrenmeye hazırım. Beni okurla olan ilişkide gerçekten heyecanlandıran tek şey okurun “senin yazdığın üç cümleyi okudum, eve gittim, onlardan çok daha güzel beş cümle yazdım” demesi. Sonra da o çok güzel beş cümleden etkilenen bir başkasının gidip daha da güzel yedi cümle yazması. Bu beni çok etkiliyor.

Romanlarınızda şiddeti çok ilginç anlatıyorsunuz. İnsanın midesini kaldıracak kadar gerçek ve kesinlikle hayranlık uyandırıcı…
“Çok kan akıyor” diyen yayınevlerini hatırlıyorum. Tabii şiddetle ilgili “bitse de sayfayı çevirsek” diyenler oluyordur. Ama hiçbir şey hayatın kendisi kadar şiddetli olamaz. 

Geçenlerde internet siteleri ABD’nin Afganistan’da yarattığı katliamın fotoğraflarını sansürsüz olarak yayınladılar mesela. Gerçek hayatta karşılaştığımız şiddet daha büyük…
Bir de şiddeti sadece fiziksel olarak algılamamak lazım. Psikolojik şiddetin etkisi herhangi bir morluktan daha uzun sürüyor. Esas tehlikeli olan o, çünkü onu tespit etmek ve sonlandırmak zor. 

*** 


Az'dan: 
“(…) Sustu Mitch. Hayal etti. Dünya üzerindeki, bedenlerini ve yüzlerini gizleyen bütün Müslüman kadınları. Sonra konuştu.
‘Bence dünyanın en seksi kadınları onlar olmalı.’
‘Kimler?’ dedi Stanley.
‘Müslüman kadınlar. Baksana, o kadar seksi olmalılar ki, her yerlerini kapatıyorlar. Yani bir açsak kendimizi, tutamayacaksınız kendinizi, diyorlar bize, anlıyor musun? Üzerimizdeki kumaşları çıkarırsak, kendinizi kaybedersiniz, demek istiyorlar biz erkeklere! Evet, evet, bunu hiç düşünmemiştim ama böyle olmalı! Yani insan, dünyanın en güzel kadını değilse niye saklasın kendini? Tecavüze uğramaktan korkuyor olmalılar! Şöyle düşün, sen hiç nüdist olan güzel bir kadın gördün mü? Yok! Belki de Müslüman kadınlar, bir çeşit silah gibidir. Ölümcül bir silah gibi! O kadar ölümcüller ki, kılıflarından asla çıkarılmıyorlar. Nükleer bombalar gibi!  Asla ateşlenmiyorlar ama ordalar! Yani ortaya bir çıksalar, dünyanın sonu olacak! Herkes onların kölesi olacak! Belki de tutsak alınmış Amazonlardır!” (…)