3 Şubat 2011

Mecnun Kuleleri Aktüel'de

Usta yazar Ati Bey
Geçtiğimiz hafta "Mecnun Kuleleri" vesilesiyle Atilla Atalay'la buluştum.

 Atilla Atalay benim için futbol takımı gibidir. 13 yaşından beri "renklerine" bağlıyımdır. Laf söyletmem, ne yapsa izlerim, takip ederim. Sıkı okuruyumdur. Eleştirilmesine gelemem. Çünkü o guru'dur, üstad'dır. Pratikte hiç birlikte çalışamamış olsak da teoride benim biricik "usta"m ta kendisidir. Birçoğumuzun hayata bakışını, kalemini şekillendirmiştir, çok güldürmüştür, halen güldürmektedir... En sevdiğim yazardır. Şüphesiz.



Atalay ile olan röportaja hazırlanırken düşündüm. Sanki ne sorsam eksik kalacaktı. O yüzden sadece "Mecnun Kuleleri"ne "çalıştım". Yolda giderken de aklıma düştü. Bir teşekkür hediyesi hazırlamaya karar verdim. Ne de olsa yıllardır okuruyum, bir şekilde müteşekkirim. Uğradım elenktonikçiye, küçük bir USB stick aldım. Döşedim içine şarkıları. Benden başka bir şey olmaz çünkü. Ne onun kadar iyi yazabilirim, ne de hayatımı herhangi bir evresinde iyi yazabildim. Ne beste yapabilirim, ne de şarkı söyleyebilirim. Ama şarkı seçebilirim. "O vakit", dedim,"ben, Mecnun Kuleleri'ne şarkı seçeyim."

"Eminim hepsi değişik, güzel şarkılardır" diyerek tevazu gösterdi Atalay. Elbette çok mutlu oldum. Sevebileceğini düşündüğüm şarkılar seçmiştim ve en kötü ihtimalle "fonda çalardı", gene olurdu o. Sonradan öğrendim ki, içlerinde ilk kez dinleyip çok beğendiği şarkılar olmuş. Uçmaz mıyım? Uçtum! Tabii o gün sormadan edemedim, kendisi ne sever ne dinler diye. En çok Kibariye seviyormuş. Hiç şaşırmadım aslında. Kibariye sevilmez mi? "Duman ve Erkin Koray da..." dedi.

"Ustalara Saygı Kuşağı" röportajımızın bir kısmı şu an bayiide olan Aktüel'de. Bir süre sonra tamamını da buraya koyacağım.

** Bir de küçük not; o günden sonra yokuş aşağı yuvarlanır gibi, fena halde yazmaya başladım. Nasıl duracağımı bilmek istemiyorum ve bileklerim ağrıyor. Ve gerçekten çok mutluyum.

** Ha bir de kıskandırmak gibi olmasın ama, klasikleşmiş Tekirdağ Rakı Mangal Şenlikleri'miz dönüşü kendisine sözümdür, "bir hangover yimeği" için sotada kalmış Silivri köftecilerini dolaşıp çay içeceğiz.

Edit: Röportajın tamamını buradan okuyabilirsiniz.