10 Aralık 2010

Danişmend'in öfke kontrolü!

Albüm kapağı muazzam
Bazen bir şarkı dinlersiniz ve "Hah!" dersiniz, "Tam da benim söylemek istediklerimi söylemiş, beni kurtarmış." Bu şarkıların genellikle öfke içermesi, "kızgın bir anında söylenmiş olması" ve laf sokması da rahatlamak açısından tercih sebebidir ya, hani...

Gazeteci/müzik yazarı/müzisyen Melis Danişmend'in We Play'den yayınlanan albümü Daha Az Renk'i içinde olan bu şarkı hakkında kelam edip kalem oynatmadan önce, çıkış şarkısı "Bin Doz Öfke"yi de aynı sebeple çok sevdiğimi belirtmek isterim.

Önce sözlerine bakalım:

Öfkeden delirdim, bir boğa gibiydim
Çirkin sesli bir politikacı, üçüncü sayfaya düşmüş  bir katil
Ne önüme bakıyordum, ne arkama
Varsa yoksa, bilendikçe bilenen zihnim
Sonu gelmiyor diye ağlıyordum, sonu gelmesin diye saplıyordum iğneyi
Bin doz öfke
Bin doz bela...
Şimdi bir meleğim, huzurlu ve sakin 
Beni üzenler ölmesin ama, sürünsün karanlık zindanlarda!

Nasıl sevmeyeyim? Pek üzgün, pek çaresiz ve pek yorgun olduğum bir dönemde, tam da nefes alabilmek için kendime yeniden bir dünya kurmaya çalıştığım zamanda iki salak yüzünden tıpkı şarkıdaki gibi hissetmiştim işte. Öfkeden deliren bir boğa gibi... (Malum, şarkıda da adı geçen astrolojik nedenlerden dolayı, sinirlenmem için kırmızıya ihtiyaç duymuyorum!) 

Danişmend'den de dinledikten sonra kendimi epey kalabalık hissettim. Demek ki hayattaki dangalak kadın formuna tesadüf eden bir ben değilmişim. Nasıl mutlu oldum anlatamam!



Hikayeyi baştan anlatmayacağım. Aslında çok eğlenceli olmakla birlikte, bu konuyu eş dost mahallinde epeyce anlattım, üzerine öyle çok gülüp eğlendim ki yedi kat göğün tepesindeki yaldızlı geyiğe (o da bir Nirvana) ulaşmışımdır herhalde. Sadece şunu söyleyebilirim. Hadi genellikle erkeklerin kafası entrikaya çalışmaz diyelim (ki bu örnekte entrikanın Allahı var da gene iyiniyet gösteriyorum). Bir kadın boş yere bir kadına çile çektirir, sapık gibi dadanır mı ya?! Hemcinsini osuruktan tayyare suçlamalarla taciz etmeden önce kaynağından bir şüpheye düş arkadaş! Nasıl da kendinden emin. Oysa nereden biliyor, belki de o çok güvendiği kişi onu büyük kekliyordur? Ruhu duymadan arkasından ne dolaplar döndürüyordur?

Peki diyelim inandı, gözleri kör kulakları sağır. Kim olabiliyor ki onunla ve bitki örtüsü gibi sürdürdüğü hayatıyla zerre kadar ilgilenmeyen insanları taciz edebiliyor? Onları özel hayatındaki problemleriyle daraltıp mesnetsiz fikir&zikirleriyle enerjilerini ve vakitlerini ona ayırmalarını isteyebiliyor? Elbette insanlar da tüm bunlarla -başka bir tabir bulamadığım için çok özür dilerim- t.şak geçecek. O zaman da sinirinden titriyor, sağa sola hırlamaya başlıyor. Kimse onun özel ruh doktoru değil... Kimsenin umrunda sandığı kadar değil ki zavallı.

Ama tabii hem beyni hem kalbin uyuşmuşsa bir şey diyemem. Beddua da edemem, belli ki yaşamak ona en büyük ceza... Soluk alıp verdikçe, uydurdukça, suyu yok yere bulandırdıkça hayat ona daha da eziyet. Yaşadığı hayali kendi gerçeği sanmaya başladığında başlamıştı her şey ve ruhundaki karanlık zaten onu yeterince üşütüyor, hasta ediyor. Utanmaktan, arlanmaktan, edepten hatta dilbilgisinden, üsluptan bile epeyce mahrum kalıyor. Oysa bilse, tüm bunların çaresi ne ben ne başka kadınlar... Bu mevzuu nereden tutsam oradan elimde kalıyor.

Eh be kadın, eh be kadın!! derken bu şarkının denk gelmesi büyük bir tesadüf oldu. Aylarca düşünsem böyle öfke şarkısı yazamazdım. Hemcinsine söylüyor bu şarkıyı, Danişmend. Öfke kontrolünü böyle sağlıyor. Şarkının adı, "Ucuz". Ne tesadüf, ben de tüm başıma gelenler hakkında bu tabiri kullanmıştım...

Öyle bir öfke var ki içimde sana karşı, sussam belki daha iyi olur
Saçlarından tutup sürüklemek tek arzum, ama ne kadar ucuz bir görüntü olur
Sağlam bir yumruk atsam yüzüne, yazık çünkü yüzün güzel
Yırtsam ağzını cart diye, olmaz çünkü konuşacağız daha
Bir gün karşılaşacağız bir yerlerde, selam vereceğim sana
O gün konuşacağız hep seninle
Öyle bir kin var ki içimde sana karşı, şarkı sözü yapsam daha iyi olur
Çok fena küfretmek istiyorum sana, ama etrafa ne kadar ayıp olur
Bir tekme atsam dizlerine, yazık çünkü narin o beden
Ve öldürmem seni asla
Çünkü yaşamak daha büyük bir ceza...

Danişmend'in ellerine kollarına sağlık. Ağzına diline sağlık. Yer yer mahalle kavgası jargonuna vites atan şarkı sözleri bana çok samimi geldi. Hani bir şey yazarsınız, sonra düzeltirsiniz ve düzelttikçe içinizden ilk geçenlerden biraz uzaklaşır, kibarlaşır, kırılır dökülürsünüz ya. Ama bazen de yazıp öyle bırakmak lazımdır. İş bu nedenle, tebrik ederim bu cesareti. Ben olsam birinin ağzını kendi şarkımda bile cart diye yırtamazdım!

Anladım ki bazı kadınlar öfkeleriyle kendilerini zehirlerken, bazıları yazarak çizerek, çalarak söyleyerek iyileşiyor. Keşke herkes Danişmend'in yapabildiği kadar kontrol edebilse öfke nöbetlerini.

Neyse, geleyim sözün özüne. Melis Danişmend'in ilk solo albümü Daha Az Renk'i sevdim. İyi yazmak için gerekli doz öfkeyi ve kırgınlığı gördüm ben şarkılarda. Duyduğum kadarıyla da şarkılar yerli yerinde, sound sağlam. Albümdeki favorilerim "Sır" ve "Her Şey Normal". Takipçisiyim.