2 Temmuz 2010

Hem One Love, hem One...


Haziran'ı bir cümleyle özetleyiniz.
-Bir hışımla geldi geçti, peh peh peh!


Abu Dhabi'de yaşayan en iyi arkadaşım tatil için Türkiye'ye geldi. O günden sonrasını hatırlamıyorum. Yani, hatırlıyorum da bölük pörçük. Mesela Efes Pilsen One Love'ın hakikaten bu sene ne kadar eğlenceli geçtiğini hatırlıyorum mesela. Groove Armada'nın lazerli enfes sahne şovlarında ne kadar zıpladığımızı, The Ting Tings'de ne kadar sıkıldığımızı! (İtiraf edeyim ki yalnızca Ghostbusters sample'ını çaldıklarında eğlendim, o da yayın yönetmenimiz Meltem Fıratlı'nın tespitindeki gibi, kendilerinin olmadığı için olabilir miydi acaba?) EPOL'ün en iyi performanslarından biri Sophie Ellis-Bextor'dı diyebiliriz. Onun ilk DJ Spiller'la kaydettiği "Groovejet"le tandığımız (ve hastası olduğumuz) günden beri hiç değişmediğini, iki bebe sahibi olmasına rağmen nasıl hala taş gibi kalabildiğini, mavi basit bir elbiseyle de nasıl güzel ve seksi olabilineceğini kendi gözlerimizle gördük. Ellis-Bextor konserinin tavanı son dörtteydi: "Murder on the Dancefloor", "Groovejet", "Get Over You" ve "Heartbreak Make Me A Dancer" kelimenin tam anlamıyla muazzamdı. One Love'daki tek sıkıntım, yetersiz tuvalet alanıydı ki altına yap üstüne otur tekniğiyle festival neşesi gölgeleniyor ne yazık ki! (Tamirane'deki şahane tekniği de ifşa edelim: Tuvaletler bozuk!) Ama geri kalan her şey harikaydı. İpek, Seda, Zeynep ve kucağında Bora'sı, Sine, Ayça, Şehnaz, Şengül, Eda, Zümre tayfası. Enfesti! Pazar akşamının kapanışını yapan DJ Mabbas'ın Rock Party'si ise kulaklara ziyafet, ayaklara eziyetti. Anlamsız çadırın bir kısmını biz indirdik aşağı, itiraf ediyorum sayın Efes Pilsen. Lütfen konserler bittikten sonraki DJ performanslarını açık alanda yapın. Yalvarırım. Nefes almak bizim de hakkımız! Son olarak, bir itirazım da koskoca Just Jack'i minnoş, havasız bir çadıra tıkıştırmanıza. Vakti zamanında FG'nin David Guetta'yı minicik çadıra tıkması gibi. Elektroniğe evet ama soluk alıp vermeye hayır, der gibiydi o da.
ONE AYNI, BEN BAŞKA!

Aynı tarihe denk gelen bazı işler nedeniyle maalesef kaçırdığım Sonisphere'e sanırım Rammstein'ın "Pussy" performansı ve Manowar'ın "Dört büyük var diyorlar"lı konuşması damgasını vurdu. Ne yazık ki bu kez kulis arkasında değildim, tüm röportajlardan muaftım ama en çok Alice in Chains'i ve Rammstein'ı kaçırdığım için üzgünüm. Artık detayları Pelin ve Ömer'in röportaj ve kulis arkası notlarından okurum yeni Billboard'da.

Tüm şartları zorlayıp, gene de ne yapıp ne edip festivalin son gününde Metallica'ya yetiştim. James Hetfield'ı görür görmez de şoka girdim: bir insan nasıl yıllar geçtikçe daha da gençleşir? "One" muazzamdı. İyi Kötü Çirkin de, Death Magnetic geçişleri de, alevler ve havai fişekler de harikaydı ama "One" bir başkaydı...

Ya da her dinleyişimde bu şarkıyı, ben başkaydım. İlk dinlediğimde sözleri dinlemeyip yalnızca "hayvan gibi nasıl abanıyor ağbi gitara"ydım. Sonrasında "ilk Metallica konserine gidemedim, annem izin vermedi :("ydim. Sonrasında "Anne bak, Metallica'nın ikinci konserinde basın tribünündeyim, ehehe"ydim. Sonra sonra, "sözleri her dinlediğimde duygularıma hakim olamıyorum hakim bey!"dim. Başkaydım işte. Gözlerimin önünden baharlar, yazlar, ilk biralar, denizkenarları, çimenler, tepeler, ova, delta ve alüvyonlar, şakalar, geride kalanlar ve bundan sonra olacaklar geçiyordu, ben başkaydım. "One" aynıydı, evet Until It Sleeps'ler, Unforgiven'lar, Sad But True'lar, Nothing Else Matters'lar ilkgençliğimizin marşlarıydı fakat "One" da başkaydı. Intro her girdiğinde kalbimiz güp güp'lemekteydi, alevler yüzümüzü yalamaktaydı, 50 bin kişinin birden elleri havadaydı, herkes aynıydı, One başkaydı. Çok acayipti, çoook. İki sene önce Sami Yen'de izlediğim Metallica'nın etkisinin üzerine, cila niyetine Metallica iyi gelmişti. Yine gelsin'di.

Metallica- One, exi 26 Sonisphere Festival İstanbul 27.06.2010


Sıradaki planım, eğer burda olursam 22 Temmuz'daki The Cranberries.. Onların kişisel tarihimdeki yeri çok ayrı. Tek tek tüm şarkılarının hayatımda fon müziği olmuşluğu var. Grubun çok eski bir fanı olarak konserlerini sabırsızlıkla bekliyor ve bir de not düşüyorum: Bu ayki Billboard'da The Cranberries röportajı var.

Enderun sevgilerimle!