3 Mayıs 2009

Festival gibisiniz

Oje sürdükten sonraki pis bekleme sürecine (takribi 40 dakkada tam anlamıyla kurur, kurutucu sıkarsanız 10 dakka gibi görünse de 20 dakkada kurur) klavye başına oturarak dayanabiliyorum. Ama o zaman tırnaklar klavyenin içine giriyor, oje yine bozuluyor. Buna kafam bozuluyor. Oje başka nerede sürülür bilemiyorum. Televizyon karşısı deseniz, orası neresidir pek bilmem. Dün ilk defa Pelin'in zoruyla zevceli, tanışlı, evlenmeli bi program izledim, Fox'ta mı ne? O da yemek yerken izlediğim 7 dakikadan ibaretti. Yemek bitince sonunu seyredemedim, sonunda evlendiler mi? Gerçekten evleniyorlar mı? Caner'le Tülin'den sonra bu işleri bıraktığım için pek anlayamıyorum. Bir de bi BBGci biriyle neden bilmiyorum ama aynı ortamda bulunmuşluğum var, o da meğer ota boka kavga çıkartan biriymiş o evde. Ben Türk hafızasıyım işte, bir yerde devreler yanıyor. Hatırlamıyorum. (Üniversite bitirme tezini televizyon üzerine yazmış biri olduğum gerçeği de çok saçmaymış!)

Geliştirdiğim sıkılmama taktikleri neticesinde ojeyi internet başında sürmenin en şahane yöntem olduğunu anladım.

Bazı kadınlar bunlardan sıkılmaz. Ellerini bir yere değdirmeden havada yarım saat tutabilirler. Rujlarını bozmamak için ağzını şişme bebek gibi "o" yaparak yemek yiyebilirler. Bazısı da kuaförde rahatlar. Ferahlar, açılır, iyi hisseder.

Şimdi ben kuaförden sıkılmamak için orada vakit geçirdikçe buna alışıp bir gün bu işlerden keyif alacakmışım gibi düşünenlerdenim, onu fark ettim. Bazen eğlenceli geliyor, çünkü.

Fakat kuaför denilen şey çok acayip. Kuaför; kadınların sürekli konuştuğu, sigara içtiği, saçlarında aliminyum folyolar ve türlü renklerle tropik bir kuş gibi ayna karşısında oturup hem kendilerini, hem arkalarındaki kadının saçlarını kolladıkları, bu arada plazma ekrandaki kadına da yorum yaptıkları, aynı anda da okudukları dergiden bambaşka bir mevzu da anlatabildikleri çoklu bir ortam. Adeta bir karnaval. Kuaför içindeki erkekler de bu zorlu süreç içinde kadınsılaştıkları için hiçbir şey garip karşılanmıyor.
Kuaför kapısından girdiğiniz anda o saç bakım ürünlerinin karmaşık kokularından bir anda kafayı buluyorsunuz. Ve siz de arkadaşınızın arka bahçesinde yetiştirdiği gizli marijuhana bahçesini keşfetmiş gibi bir anda mutlu oluyorsunuz. Hemen onların içine karışmak istiyorsunuz. "Beni de alın aranıza!" diye koşarak fön makinalarına sürtünmek istiyorsunuz. "Benim saçlarım da çok acayip olacak ve o kraliçe süitine bugün ben de oturacağım değil mi?" demeye başlıyorsunuz. Sünnetinde maaşallah'ı takıp eline asasını alan bir masumiyet ve hazla dalıyorsunuz: "Şuraları kes, buraları boya, oraları elleme!"

İyi geliyor mu? Geliyor.
Dipleri çıkmayan bir dünya için!
Günün şarkısı: Wrong- Depeche Mode
Şarkının "orası": "There's something wrong with me chemically!"
Ve alkışlarla uğurluyoruz, beni.