Geliştirdiğim sıkılmama taktikleri neticesinde ojeyi internet başında sürmenin en şahane yöntem olduğunu anladım.
Bazı kadınlar bunlardan sıkılmaz. Ellerini bir yere değdirmeden havada yarım saat tutabilirler. Rujlarını bozmamak için ağzını şişme bebek gibi "o" yaparak yemek yiyebilirler. Bazısı da kuaförde rahatlar. Ferahlar, açılır, iyi hisseder.
Şimdi ben kuaförden sıkılmamak için orada vakit geçirdikçe buna alışıp bir gün bu işlerden keyif alacakmışım gibi düşünenlerdenim, onu fark ettim. Bazen eğlenceli geliyor, çünkü.
Fakat kuaför denilen şey çok acayip. Kuaför; kadınların sürekli konuştuğu, sigara içtiği, saçlarında aliminyum folyolar ve türlü renklerle tropik bir kuş gibi ayna karşısında oturup hem kendilerini, hem arkalarındaki kadının saçlarını kolladıkları, bu arada plazma ekrandaki kadına da yorum yaptıkları, aynı anda da okudukları dergiden bambaşka bir mevzu da anlatabildikleri çoklu bir ortam. Adeta bir karnaval. Kuaför içindeki erkekler de bu zorlu süreç içinde kadınsılaştıkları için hiçbir şey garip karşılanmıyor.
Kuaför kapısından girdiğiniz anda o saç bakım ürünlerinin karmaşık kokularından bir anda kafayı buluyorsunuz. Ve siz de arkadaşınızın arka bahçesinde yetiştirdiği gizli marijuhana bahçesini keşfetmiş gibi bir anda mutlu oluyorsunuz. Hemen onların içine karışmak istiyorsunuz. "Beni de alın aranıza!" diye koşarak fön makinalarına sürtünmek istiyorsunuz. "Benim saçlarım da çok acayip olacak ve o kraliçe süitine bugün ben de oturacağım değil mi?" demeye başlıyorsunuz. Sünnetinde maaşallah'ı takıp eline asasını alan bir masumiyet ve hazla dalıyorsunuz: "Şuraları kes, buraları boya, oraları elleme!"
İyi geliyor mu? Geliyor.
Dipleri çıkmayan bir dünya için!
Günün şarkısı: Wrong- Depeche Mode
Şarkının "orası": "There's something wrong with me chemically!"
Ve alkışlarla uğurluyoruz, beni.