12 Nisan 2009

Teoman ve neler neler


Yakın zaman içinde tüm kadın köşe yazarlarımızın diline slogan olacak bir nakaratla "1 Kadın ve 1 Erkek" diye bir şarkı yazmış,Teoman. Önce Ayşe Özyılmazel'den bekliyorum, köşesinde "Ayy ne doğru söylemişsin Teo" diyerek el çırpacak bu şarkıya, sonra da Ayşe Arman "Teoman 40'ını devirdi ama hala ne kadar seksi bir adam" muhtemel başlığındaki röportajında bu şarkıyı refere eden şeyler soracak ona. ("Biliyor musunuz Alya da Teoman'ı çok seviyor, büyüyünce benim gibi seks aşağı seks yukarı deyip duracak bu minik bıdık" der mi acaba?)

Açıkçası "storyteller" gibi şarkı söyleyen müzisyenler ve şarkıları pek benim kulağıma göre değil. Ben onları dinlemeyi değil de, okumayı tercih ediyorum galiba. Tabii ki bazı cümleler insanın etine kemiğine doluşuyor ve tüm nefes alma biçiminizi değiştirecek kadar güçlü olabiliyor. Ama hep sözler kadar müziğin de gücünün hafife alınmaması gerektiğini, enstrümantal bir şarkıyla içi titremenin, ne bileyim sıradan bir şarkının kulak şenlendiren bir gitar solosuna aşık olmanın tadından vazgeçemezmişim gibi hissediyorum.

Çok vikvik yapmadan Teoman'ın "İnsanlık Halleri" adını verdiği yeni albümünün "1 Kadın ve 1 Erkek" şarkısında geçen nakaratı yazayım:
Kadın ağlar
Erkek bakar
Kadın duyar
Erkek duymaz
Kadın sorar
Erkek susar
Kadın gider
Erkek içer

Hani kadınlar ve erkekler arasındaki farklılıkları anlatan komik e-mailler arkadaşlar arasında "yaran diyaloglar" falan gibi çirkin başlıklarla (yaran lafını hiç bir zaman sevemedim, sevemiycem) forward'lanır ve içlerinden en azından bir cümleye çok gülünür ya.. Çünkü genellikle doğrudur. Yüzyılın tükenmez malzeme ve geyik kaynağıdır, bunun uğruna çok neşeli masalara oturulunur falan... İşte Teoman da lafı dolandırmadan, iş-oluş-eylem ile olayı çözmüş, analizini yapmış, buna şapka çıkartmak lazım, diye düşündüm galiba. Şarkı da güzel, ama dinlemesi zor bir albüm. Henüz "şu şarkıyı seçtim" diyecek gibi değilim, değişecek gibi görünüyor.

Teoman'ın ilk albümü kişisel tarihimde önemli yerlere sahiptir, bende aslında. Hatta bir rezilliğimi de itiraf edeyim, düşününce komiğime gitti. Lise yıllarımda platonik olarak aşık olduğum bir radyo celebrity'sine fonda Teoman'ın "Sen Benim Olmasan da"sı çalarken, kendisinin doğumgünü hasebiyle ev telefonuna (ev telefonunu nasıl bulduğum konusunu hiç açmasak?) bir telesekreter mesajı bırakmıştım. (Allahım düşünmek bile istemiyorum, ama gerçek!) Takribi 16 yaşlarındaydım, herhalde, çok küçük de değildim yani. Kendisi bu meseleyi unutmuş olacak ki, bu talihsiz anekdotun üzerinden altı sene geçtikten sonra yükselip de genel yayın yönetmeni olduğu aynı radyoya beni asistanı olarak işe almıştı! Ben de büyük emeklerle kaydettiğim bu utanç dolu doğumgünü mesajını "hiç yaşanmamış sayarak" kendisiyle birlikte çalıştığım birkaç ay boyunca ona hürmette sınır tanımamıştım, fakat gene de "Bir zamanlar platonik olarak size aşıktım sevgili patronum" da dememiştim, tabii. (Facebook listemde olmasından sebep şimdi bunu yazarken bile utanıyorum, inşallah bu blogu okuyacak kadar vakti yoktur, amin!) Allahtan kendisi o mesajı dinlemesine rağmen beni utandırmamak için sonrasında dalga geçmeyecek kadar kibar bi insandı da, ele güle kendimi güldürmeden bu işin de içinden sıyrılabilmiştim. Teoman deyince böyle de bir anım olması ne komik.

Ama aşk için rezillikler yapılır, ne yapalım yani? Ben kendisiyle çalıştığım yıl radyo içinde de gidip başka birine aşık olmayı becermiş bi insandım, sonuçta. O kişilik için de şiirler yazmıştım, alın bir başka rezillik, baya bildiğiniz kötü aşk şiirleriydiler. Çok fenalardı. Ama sevimliydiler, bence. Neticede hakikaten de neşeli şeyler değil mi bunlar işte... Birisi sizin için bir şeyler yazıyor. Bazen de siz onun için yazıyorsunuz. Her iki durumu da yaşamış biri olarak diyebilirim ki bundan daha güzel ne olabilir? Ot değiliz, etimiz kemiğimiz kadar hissiyatımız da mevcut, "My heart is like a jungle drum" (Emiliana Torrini) çalabilir fonda, Teoman'dan sıkılanlara bu durumda.

Sonuç itibarıyla sever ya da sevmezsiniz onu bilemem ama Teoman da bir hissiyat adamı olduğundan kelli, ama en çok da basit cümlelerle sevilesi şarkı sözleri yazdığı zaman "hürmet" görmeyi hak ediyor, sanırım...
Veya biz onu hem ilk albümü nedeniyle hem de çok başına buyruk olduğu için de ayrıyeten seviyoruzdur, kimbilir?
Yaşasın bencillik!