4 Nisan 2009

Kız yazısı: Duygusallıklar falan.

- "Çok aşığım, umutsuzum" dedi, biri. "Ne dinleyeceğim?"

Sit and Wonder, dedim, The Verve. "Bana biraz ışık ver. Allahım, aklıma mukayyet ol" şarkısı. Düşün ve meraklan. Onu düşün. Onun için meraklan. Ne yapıyor? Neden gelmiyor? Neden sen ona gitmiyorsun? Neden duruyorsunuz. Neden böyle olmak zorunda oluyor? Onun için dinle. Otur ve dinle. İçinde fırtınalar koparsa kopsun diyen bir Ebru Gündeş mi var? Ebru'yu sustur, Noel ve Liam'ın sesini aç. (Ki ben bu insanların üçünden de çok hazzetmem ama, konu şimdi o değil.) Geçen senenin en iyi şarkılarından biri. Dinlememezlik etme. Onun için dinle. Ona güneş için, biraz ısınmak için, biraz ışık için yalvar. Ona yalvar. Ama bırak o duymasın. Duymasa da olur. Ama sen söyle. Sesini yükselt. Love is Noise diyor, diğer şarkıları. Ama sen gene de ilk şarkıya kilitlen. Çok aşıksan, çok aşık olmuşsan ve onun haberi yoksa, aklına mukayyet ol.

My Mistakes Were Made For You. The Last Shadow Puppets. Ağlatır gibi başlıyor, ağlar gibi bitiyor. Herkes hata yapar. Boşver içinden gelmişti. Boşver, böyle olması gerekti. Ne olacak? Ölecek misin? Birisi için bir hata yaptın. Bırak değsin. Belki değmiştir, belki de değmez. Ama onun için yaptın işte, ne olacak? Bırak anlamasın. Anlamadığıyla da kalabilir. Hiç önemli değil, sen ne hissettiysen o önemli...

Ben Hüsrana Komşuyum. Sagopa Kajmer. Rap sever misin? Tamam, çok sevmiyorsun. Ama bu öyle gibi bir şey değil. Bu çok dokunuyor. Adamı sevmesen de olur. "İçine sinmiş korkak çocuğu ileri doğru itekle"... İçinde büyümeyen bir çocuk olmasın ama rica ediyorum. Kalabalıklar içinde de yalnızım falan deme bana. Gidenlerime vedayım, gelenlerime mihirim." ... Güzel söylemiş değil mi? Uykun mu kaçtı? Uyuma. Bunu söyle. Bunu çal. İçinden ne geliyorsa. Kanının son damlası kalmadı mı? O zaman birkaç damlasıyla yaz, zaten artık kanını son damlasına kadar akıtacak bir aşk yok... "Vardır şerrim de velakin, kalanım hayırdır..." Şerrinden kork. Şerleme kimseye çok.
Everything Will Flow. Suede. Hayat akıyor. Hayat bir ninni gibi. Herkes bir şeylerin peşinde. Belki o da birşeylerin peşindeydi... Belki anlamadın. Belki görmezlikten geldin, belki o da bir anlıktı.. Olsun. Ne olacak? Her şey bir gün uçar gider. Zamana güven. Kendine de... Hiç üzülme. Çok mu aşık oldun? Olsun, bir gün yine çok aşık olacaksın. Hayatta bir kez aşık olunacak kadar kısa kalmadın...

Solo, On Wave. Bunu dinlediğinde sanki birden direksiyon hakimiyetini kaybedecek kadar isyanda mı hissediyorsun kendini? Ama bak neler gördün, neler geçirdin... Fakat kendi kendine yüksek sesle tekrar ediyorsun. Çok yüksek sesle konuşuyorsun. Böylece seni en çok sen duyuyorsun. Ne kadar bağıran çağıran var oysa. Biliyorsun. Fakat şarkıda dediği gibi, içinde büyüttüğün çiçekler var, kimsenin görmediği. Onları sesinle büyütüyorsun. Solo. Tek başına. Bazen yalnız kalman gereken zamanlar var, değil mi? Tek başına yürümek istediğin yollar var... Hava hazır bahara dönmüşken, çok binme arabaya, yürü biraz... İçin açılsın.

Live and Learn. The Cardigans. Bir Grey's Anatomy şarkısı. Bırak kız dizisi desinler. Ne olacak ki. Kim ne derse desin. Sen gözlerinde güneşlerle, yaşa ve öğren. Bazen öğrendiklerini mi unuttun, boşver, ne olduysa oldu. Bazen de zaten bildiklerini unuttun. Ve evet, o ne verecekse verdi, sen de yaşadın, gördün. Uzaktan bakacağına içine atladın. Herkes yapamaz. Sen yaptın.
Back to Black. Amy Winehouse. Bu sese taş olsa dayanmaz. "Sen ona geri döndün, ben de siyaha". Karanlığa. "Seni çok seviyorum, ama yetmez. Aşkın uçtu gitti, ve ben pufff...." Daha gözyaşlarımız bile kurumadı. "Sadece cümlelerimizle elveda dedik, ben binlerce kez öldüm. Sen ona geri döndün, ben siyaha..." Bundan daha acılı bir ağıt olabilir mi? O söylerken bırak herkes sussun. Çok mu canın acıyor? Aç sesini. Bağır. Ciğerlerin acısın. Sonra rahatlarsın. Bırak ona dönsün. Bırak kendine dönsün. Sen siyaha dön....

Ağladın, üzüldün, bitti.
Şimdi şarj et kendini, bu şarkılara dönme, döneceksen "güzel şarkılarmış" diye dön...

.... dedim ben de ona.