28 Mart 2009

Manu Chao ve futbolsuzluk


"2010 dünya kupası elemeleri.." falan diye haberler geliyor, NTV'den. (Evde bile korkudan NTV izliyorum, CNN izlerken falan biri görür mörür aman diyim.) Dedemle izliyoruz, yan koltuktan bana ve kucağımdaki blog'uma bakıyor. Bi gözle de "dünya kupası şeysi"ne. (Dedem pilli bir insan artık, bir nevi pilli bebek gibi, çok tatlı. "Iron Man" denilebilir mi kendisine? "Demir Pençe" demeyi tercih ederim aslında.) Bizi biraz korkuttu son 20 gündür. Ama şimdi son derece iyi ve pilli. Kendikendine şarj olabiliyor. Ne zaman onu çok sevdiğimi anlatmaya çalışsam ona bir şey oluyor korkusuyla pek de anlatmayayım şimdi.

Biraz önce de spor departmanında depar atan bir arkadaşımızdan bu akşam Türkiye- İspanya maçı olduğunu öğrendim. Dedim ki "yani böyle topla falan oynanıyor, o mudur?" Hakikaten de nedir? Son bir aydır iyice su yüzüne çıkmış olan, dünyanın en yüzeysel insanı sıfatımla anlayabiliyorum ki ben bu konuda hep "beni de alın aranıza" demek için futbola vakıf gözüktüm. Hani bu ofsaytı bilmeyen kız modelinden daha da vahim bir durum aslında. Top oluyor, bunlar ayaklarıyla birbirine atıyor falan.. Süper bilgisizim. Çok sıkılıyorum. İlkokul 4 düzeyinde futbol bilgim var. Dört de temel bilgim var: Bunlar taç (touch'tan mı geliyor, eheh?), korner (corner, bak hele!), gol (bunu bilmiyorum) ve de işte gol sonrası sevinç.. Bu kadar.

Şimdi bu bilgiler gözlerimin önünden film şeridi gibi akarken fonda Manu Chao'nun "La Rumba de Barcelona"sı çalıyor. (Çünkü biliyorsunuz ki maç özetleri, bilmemneleri yapılırken, ya da "totorrro ligi eeeennnntiviiiideee" denirken arkada hep o çalar.) Hep o zamanlar, bu tip şeylere çılgın atan insanları görünce "ne kadar hoş, keşke ben de o ruhla yaşayabilsem, nasıl böyle ulvi duygularla yaklaşıyorlar bir görebilsem" demeden edemiyorum. Tribünde bayrak sallayanını geçtim, adam uğruna şiir yazıyor takımına ya. Şiir yazıyor? Şarkıyı anladım, müziği anladım da, şiir yazmak? "Şiir gibi takımsın" diyor yani. Sultanahmet'te yolunu kaybetmiş bir İngiliz'e bağırarak Türkçe yol tarif eden esnaf gibi kalıveriyorum o an: "Ben anlamayor".

Kendimi Umut Sarıkaya'nın amatör dönemlerindeki karakterleri gibi hissediyorum bu nedenle... (bkz. Hayvansın Rıza) Tabii ki milli maçlarda heyecanlanıyorum ama o Eurovision gibi bir şey olduğundan. Bilmeden bakıyorsun. Şimdi mesela (izah işareti yaparak anlatmak) ben Fenerbahçeliyim. Yani hep öyle olmak durumundaydım. (Çünkü evdeki sarı kırmızı laleleri bile pinçik yaparak çöpe atan fanatik Fenerli bir babam vardı ve parayı o veriyordu- dünyanın en yüzeysel insanıyım demiş miydim?) Sonra sevdim de Fenerbahçe'yi, gerekli yerlerde "lalalalala lörörörör" dedim, fakat bana 1 tane futbolcu adı sormasındı kimse. Bazı dönemler (işte müthiş derbi, süpersonik merbi) hadi hep beraber maç izleyelim sosyalleşmeleri yaşandı, ben üniversite 1'deyken kantine TV'ler kuruldu, dünya kupası o zamanlar da izlendi, üçüncü mü ne olduktu, ona gereken sevinç ilgi gösterildi... Fakat olay o kadardı. Üzgünüm de hep de o kadar olacak ve ben bu duruma hiç heyecan göstermeyeceğim herhalde.

Hepsi bir yere kadar da tahammül edemediğim şey şu aslında. Status'larda, Twitter'larda falan takımının çok süpersel olduğunu söylemek için aksi takımın ve taraftarlarının rezil rüsva olduğunu söyleyen arkadaşlarım mevcut. Keza beni ortak arkadaş paydasından ekleme talebi göndererek info'sunun "din" kısmında bile "tek gerçek galatasaray", ne bileyim "en ultraviyolesi fenerbahçe" falan gibi şeylerle hala arkadaş olarak eklemek isteyen bazı gençlerimiz var. Buradan yetkililere sesleniyorum. Veya dur dur, seslenmiyorum, kendim sesleniyorum: Gidin! Hadi arkadaşlarım olarak hayatımdasınız, fanatiksiniz, yapacak bir şey yok, status'ler falan mecburen okunuyor. Ama bunun dışında herhangi bir başka fanatiğe daha hayatımda hakikaten yer yok, ne olur akşam akşam beni dinden imandan çıkarmayınız. Zaten 160 tane amatör rak kaydı dinledim, şimdi daha da dinliycem, kafam tepsi gibi oldu, kalbinizi kırmayayım.

Git kendini daha fazla sövdürmeden diyor, sözü Manu Chao'ya bırakıyorum.
Manu? Manu? Nerdesin? Aloo? Bi dakka çekmiyo galba.. Aloo? Aloo? Sesin gelmiyo abi... Sen çaldır ben ariyim. Aloo?