*** 13-26 Nisan Aktüel'de yayınlanmıştır***
“e-Akustik”
adını verdiklerini yeni albümleriyle tam anlamıyla “ters köşe” bir iş yapan
Manga, eski şarkılarını elden geçirip üç de gıcır gıcır şarkı kaydetti. “Manga
değişiyor, değişmesi gerekiyor” diyen ekiple konuştuk.
Yeni
albümlerini, bildik Manga hitlerini elektronik altyapılar ve akustik
düzenlemelerle tekrar kaydeden, bu arada da “Hani Biz”, “Ben Bir Palyaçoyum” ve
“Rezalet Çıkarasım Var” adında üç yeni şarkıyla sürpriz yapan Manga’yla, Doğuş
Üniversitesi’nde verdikleri panel sonrası bir araya geldik.
Üç yeni şarkı
var “e-akustik” içinde, tamamı sıfır kilometre olacak şarkıları ne zaman
dinleyeceğiz?
Ferman Akgül: Bu yaz
girişeceğiz tamamı yeni şarkıların olduğu albüm işine. Hem İngilizce, hem
Türkçe şarkılar birlikte nasıl gidecek bakacağız. Belki de şarkı yapma
metodumuzda bir değişiklik olacak. Ben ilk defa kafamın bir yarısı İngilizce,
bir yarısı Türkçe vokal düşüneceğim yani. Böyle şeyler dinliyorum şu an.
Yurtdışında Rasmus, Kent öyle yaptı mesela, paralel olarak aynı şarkıyı hem ana
dillerinde hem İngilizce yayınlıyorlar.
Cem Bahtiyar: Biz aslında
“Cevapsız Sorular”ı İngilizce yaptık ve MTV’ye verdik. Ama bazı şarkılar için
hiç olmuyor bu, bakalım bu yaz bunun üzerine deneme-yanılma yapacağız.
Efe Yılmaz: Seneye anca
tamamlarız.
Yıldız Tilbe’li
“Hani Biz” ilk klibiniz, ikincisine karar verdiniz mi?
Ferman Akgül: Yüzde doksan
“Rezalet Çıkarasım Var” olacak.
Özgür Can Öney: ABD’de
yerleşmiş bir Türk arkadaşımız var, kendisi bizimle irtibata geçmiş ve müziğimizi
çok sevdiği için bir şeyler yapmak istediğine dair bir şeyler söylemişti. Bir
şeyler çekmiştik, hazır malzeme vardı.
Yeni şarkınız
“Ben Bir Palyaçoyum” albümdeki en ilginç şarkılardan biri. İçinde 19 Ocak’a,
yani Hrant Dink’in cinayet tarihine gönderme olan bir şarkı. Hiç bizim
dinleyicimiz bunu anlar mı diye düşündünüz mü?
Ferman: Üniversite
söyleşilerinde şarkıların sözleriyle ilgili hiç soru gelmedi, mesela.
Yağmur Sarıgül: Yazarken belli
bir grup anlar mı diye düşünerek yazmıyoruz. Üç beş kişi sözlerin içeriğini
araştırırsa ne mutlu bize… Manga sürekli kendisinden talep edilen müziği
yapmayacak. Manga değişiyor, değişmesi gerekiyor.
Ama Manga’da
dramatik bir değişim bu, ilk senelerde “tarafsızız” diyen Manga’dan şimdi
sözleriyle biraz daha cesur olan bir Manga dinliyoruz sanki.
Yağmur: “Palyaço”ya
başladığımda “bu politik bir şarkı olsun” demedim. Orada düşünce
özgürlüklerinin ihlali veya insanların kendi fikirlerinden ötürü ölmeleri,
eserlerinin sökülmesi vb. gibi şeylere tepki verdim. Düşünce özgürlüğü olmadığı
zaman ne sol kalır ne sağ. İnsanlar diğer insanlara zarar vermedikçe her tür
şekilde kendilerini ifade edebilmeliler.
Ferman: Belki de daha
açık yazıyoruz artık.
Söyleşide
dediniz ki, “rock biraz da aykırı durabilmektir”. Tom Morello biliyorsunuz,
Wall Street İsyanı’nda gitti ve eylemcilere destek verdi. Belki artık Manga da belli bir duruşu simgeleyecek
şarkılar yapacak…
Ferman: Gerçi eski
şarkılarımızdan “Kapkaç”ta bile biz bir şeyler yazmıştık. Ama bugüne kadar bizim
eğlenceli ve hareketli yönümüz önplana çıktı.
Yağmur,
“e-akustik” sizin prodüktör olarak karşımıza çıktığınız bir albüm. Manga
dışında da prodüktörlük yapacak mısınız?
Yağmur: Çok istediğim
bir şey bu. İlk iki albümde de mutfağında yer almıştım işin. Müziğin
detaylarını, teknolojisiyle uğraşmayı seviyorum. Zaman yaratabilirsem destek
verdiğim grupların albümlerini yapmak istiyorum. Ki, yalnız rock değil. Başka
müzik türleriyle de uğraşacağım.
Ferman, sizin de
mimarlıktan gelip sinemaya kaydınız… Reklamcılık üzerine doktora yapıyordunuz,
o ne durumda?
Ferman: Topallayarak
gidiyor. Yarına makalem var mesela. Sinemaya girmeye başladım. Bir sürü video
klip çektim aslında, Sagopa’yla (Kajmer), Cartel’le… Benim çektiğim klipler
bütçesi olmayan kliplerdi. O da bir süre sonra yaratıcılığı engelliyor. Şimdi
yönetmen ve senarist Yavuz Özkan’la çalışmaya başladım. Vakit olursa kısa film
de yapmayı çok istiyorum.
“TARKAN TROMPET
ŞOVUMUZU SEVİYORMUŞ”
Tarkan’la
turneye çıkmak nasıldı peki, Manga dinliyor muymuş sordunuz mu?
Cem: Geç karşılaştık
Tarkan’la. İçiçe, otobüslerle gitmek falan gibi bir durum olmadı. Zamanlama
uymadı.
Ferman: En son İstanbul
konserinde bir oturduk muhabbet ettik. “Alıştım Gözlerimi Kapamaya”yı çok
seviyormuş, “son şarkıda çıkıp dinliyorum sizi” demişti.
Cem: Acaba son şarkı
diye mi çıkıp dinliyordu? Hahahaha…
Ferman: Trompetlerle
bir şov yapıyorduk biz sahnede, onu çok seviyormuş bir de. Bu sene de Emre
Aydın’la gezeceklermiş.
Özgür, sizin de
kitap yazmak gibi bir niyetiniz vardı…
Özgür: Olayın içine
girdikçe ne kadar zor ve uğraşılması gereken bir şey olduğunu görüyorsun.
Editör lazım, araştırmak lazım… Üretim aşamasındayken herkesin hayali sessiz
sakin bir yere çekilmek lazım herhalde.
Yağmur: Ben ona
inanmıyorum ya. Benim bulduğum en parlak fikirler en abuk zamanlarda gelmiştir.
Bir kelime geliyor aklıma, yazarım ama devamını asla döktüremem. Hiçbir zaman
çat çat çat diye şarkı sözü yazamadım.
Özgür: Küçük İskender
de aynı şeyi yapıyormuş. Orhan Pamuk “Manzaralardan Parçalar”da da aynı şeyi
anlatıyor. Sabah kalkıyorlar sessiz zamanlarda ve üç, dört saat yazıyorlar.
Düzenli yaşamak lazım bunun için. Aydınlık bir kafa lazım.
Yağmur: Tabii şarkı
sözü yazmak kısa. Ben otobüste giderken ya da balkona çıkınca bir şey
buluyorum. Sonra izole olup yazmam gerekiyor.
Özgür: Ben çok
çalışkan bir insan olamadım hayatım boyunca. Eşime de bulaştırdım ama bu huyu.
Yazıyor şimdi, redaksiyon yapmaya başladı. Ev oldu sana edebiyat atölyesi…
Cem, siz ne
yapıyorsunuz müzik dışında?
Cem: Ben “Şehr-i Hüzün”den
sonra pek bir şey yapmadım. Ama bu ara modern anlamda seracılıkla
ilgileniyorum. Ankara’dan komşumun kendi bahçesi vardı. Özel bir tohumla
domates yetiştiriyor. Tanesi bir buçuk kilo. Tadı inanılmaz… O dönem aklımı
kurcalamaya başladı.
Efe, sizi de
sormadan geçmeyelim, nedir yeni planlarınız?
Efe: Kadir Has
Üniversitesi’yle ortak Şehir Sanatları Akademisi oluşturmaya çalışıyorum. Dans,
müzik, grafik… Hip hop kültürü, DJ’lik, graffiti ve airbrush gibi sanat
dallarının eğitimi üzerine olacak. Son zamanlara doğru DJ performansı enerjisine
girdim. Piyasa içler acısı. Bütün halka açık olabilecek, cüzi fiyatlara
gelebilecek bir fikri ateşleyeceğiz.
“DHAFER
YOUSSEF’LE DE ÇALMAK İSTİYORUZ”
Manga’dan başka
ters köşe işler de görecek miyiz, Kibariye’yle çalmak falan gibi…
Ferman: Hahahaha… Var
öyle isimler ama şimdi aklımızda yok. Tek dillendirdiğimiz bir isim var: Dhafer
Youssef. İrtibata geçtik, yanıt verirse bir şeyler yapabiliriz.
Cem: Geçen sene Jazz
in Ramadan’da vardı. Ben onun sayesinde uda merak saldım.
Bilinen şarkılarla
oynama fikri riskli değil miydi, dinleyicilerden ne gibi tepkiler gördünüz?
Ferman: “Manga bu mu
oldu, bu proje mi oldu, tam akustik değil” falan diyenler oldu.
Yağmur: Biri
“utanmadınız mı eski şarkıları koymaya” yazmıştı bana. Herhalde insanlar gidiyor
müzik markete ve anlamıyor. Ferman’a demiştim ki: “acaba şarkıların yanına tek
tek parantezle ‘e-akustik’ mi yazsak?” Kendini tanıtmak ve bir şeyleri ifade
etmek aynı anda çok zor ve kolay. Albümü al ve dinle, veya internetten korsan
indir, duy ve bak ne yapmaya çalıştığımıza! Bu tip şeyler bizim bazen
hevesimizi kırıyor. Özel bir proje yapmak istiyorsun ve insanlar tepkilerini
baltayla indiriyorlar: “ya siyah ol ya beyaz” gibi.
Albüm kartoneti
de çok ilginç, lunaparkta bulunan amcaların haberi var mı şu an kapakta
olduklarından?
Cem: Sanmıyorum,
orada olduklarını bilmiyorlardır.
Ferman: Charles
Richards çekti, artık nasıl ikna ettiyse…
Stiliniz çok iyi görünüyor, sanki siyah-beyaz bir İngiliz filminden fırlamışsınız gibi. Özel bir stil danışmanınız var mıydı?
Cem: Tamamen evden
çıktık ve öyle geldik.
Ferman: Charles yönlendirdi ama. Albüm promosyon fotoğraflarında ve sahnedeki kostümler için de Başak Frances’le çalışmıştık.
Ferman: Charles yönlendirdi ama. Albüm promosyon fotoğraflarında ve sahnedeki kostümler için de Başak Frances’le çalışmıştık.
“FACEBOOK’TA
BAZEN İŞ TATSIZLAŞIYOR”
Deli bir hayran
kitleniz var… Soyadlarınızı alıp kendilerine takan, hattınızı değiştirmenize
sebebiyet veren, yolunuzu kesen… Kişisel magazin muhabiri oluyorlar galiba bir
anda…
Ferman: Bazen iş
tatsızlaşıyor. Facebook’tan bizim yakınımızmış gibi bir hesap alıp
tanıdıklarımıza, arkadaşlarımıza ulaşıyorlar. “Ben şuyum, doğumgünü var, özel
fotoğraflar topluyorum gönderir misin” diyorlar. Karşı taraf yerse bir şeyler
gönderebiliyor. Ben mesela Twitter’ı da Facebook’u da kapattım. Bir bakıyorsun,
bir sürü fake account (sahte hesap) var. Bizim arkadaşlarımız bunu
bilemeyebiliyor, çünkü biz onlar için hâlâ aynı adamlarız çünkü.
Efe: Bana Yağmur’dan
mesaj geldi, “abi bugün stüdyo nerde, hatırlıyor musun” diye. Allah Allah
diyorum, Yağmur Facebook’tan mesaj atmaz. Ya arar ya SMS atar. “Hayırdır” dedim
direk. Çok komik ambiyanslar oluyor. “Sen gerçek Efe değilsin, benim gerçek”
diyenler oluyor. “Tamam, sensin tamam” diyorum.
Yol kesenler oluyor
mu?
Ferman: Hızlı
yürüyorsan problem yok. Ama dalgınsan fena.
Cem: Ben çözdüm
olayı: kulaklık. Gözlüğü de taktın mı sorun yok.
Ferman: Yalnız ben şuna
çok zor alıştım. “Ferman, n’aber?” diyor biri misal. “İyidir” deyip nerden
tanıdığımı düşünmeye başlıyorum. Çok geldi başıma. Ben olsam hayran olduğum
insana “n’aber” diye gidemezdim. Garip bir özgüven, ayıp bir şey yahu.
Efe: Hatırlıyor
musunuz, Özgür Limp Bizkit’e imzalı CD vermişti, hahaha…
Ferman: Adama verdi,
adam dedi ki “bu ne, bizim değil”, Özgür de dedi ki “E, bizim albümümüz”…
Hahahahaha…
İstanbul’daki
hangi konserlere gideceksiniz?
Cem: Madonna ve Red
Hot Chili Peppers’ı çok merak ediyorum.
Ferman: Ben Jessie J’yi
görmeyi isterim.
Yağmur: Ben RHCP
görmeyi istiyorum, ama Frusciante yok.
Yeni eleman
Frusciante’nin öğrencisi ama… Ne güzel değil mi, hayranıyken gruba giriyor.
Manga’ya bir altıncı gelmesi gibi bir şey.
Cem: Var bizim de
esasında böyle bir hikayemiz. Çağatay diye bir fanımız vardı, liseden kaçıp
gelirdi. Sonra eşyalarımızı taşımaya başladı. İstanbul’a taşındığımızda bizle
birlikte taşındı.
Efe: Evet, salondaki
koltuğa taşındı!
Ferman: Şimdi akustik
konserlerde bizimle çalıyor.
“Yıldız Tilbe’yi
biz de Amy Winehouse’a benzetiyoruz”
** Albümde bir
Arto Tunçboyacıyan etkisi var… Ne kattı size?
Özgür: Müzik yapmak
için enstrümana gerek olmadığını öğrendik.
Ferman: Öyle bir vokal
yaptı ki… Kendimi yıllar sonra bir öğrenci gibi hissettim. Manga’ya çok şey
kattı.
Cem: Çok mütevazı
biriydi ve de. Kafasında bereyle geliyor, araya set çekmiyor. Kendi halinde,
çok olgun bir müzisyen.
** Yıldız Tilbe
de öyle galiba. Onun hakkında “birçok insandan çok daha rockstar” demiştiniz
bir röportajınızda… Amy Winehouse’a benziyor, değil mi? Hiç rock yapmadığı
halde herkesten çok daha rock’n roll bir duruşu vardı onun da.
Özgür: Biraz ona
benzetiyoruz biz de valla.
Ferman: Hiç umurunda
değil dünya.