4 Mayıs 2014

Aslan yürekli burger


Hamburger batıya açılan pencere 

Hamburger pencereden uçtu tencere 
Lahmacun lahmacun 
Kıyması bolca soğanı da onca neşelendikçe kahroldukça 
Hamburger bu aşk fizik ötesi 
Salçalı koruklu biberli olsa sona kalan donup saçını da yolsa 
Aslan yürekli burger ceylan bakışlı lahmacun 
Çelik bilekli burger hamur nakışlı lahmacun 
Gözümün nuru burger ciğer parem ne der 
Lahburger lahburger 



Barış Manço çok severdim ve çocukluğum onun şarkılarıyla geçti, pek çoğu 80 jenerasyonu gibi. Özellikle “24 Ayar” albümü, küçüklüğümün simgesi gibiydi. Üç yaşında, evdeki dev teybe takarak dinlediğim ilk kasetimdi. Bir an önce diğer şarkılar bitsin ve “Lahburger” başlasın diye beklerdim. Şarkı bitince de başa sarar büyük bir sabırla bir daha çalsın diye beklerdim. Şarkı nedense benim için çok önemliydi ve “Lahburger”i kimse bilmezdi. Yani, bilinirse bile Barış Manço’yla özdeşleşmiş değildi neticede. Bir “Dağlar Dağlar” değildi, bir “Kol Düğmeleri” değildi. Gölgede kalmıştı. Bana özeldi. Çünkü eğlenceli ve çok saçmaydı. Saçmaydı ama kendi içinde tuhaf bir mantığı da vardı. “Şarkıyı bence bir tek ben biliyorum” diye tuhaf bir havaya girerdim ve “Lahburger” çalarken hemen dansa başlardım!

Lahmacun ve hamburgeri karşılaştırıyordu Manço. Ben de bu işe çok gülüyordum. Galiba beni bu kadar güldürüyor diye seviyordum şarkıyı. Yıllar sonra da hep Barış Manço dinlemeye devam ettim, "Dönence"lerim oldu cebimde, "Sakız Hanım'la Mahur Bey"lerim de.

Fakat "Lahburger" bir girişti. Lahmacun ve hamburger benim ailemdi. Köy düğününde halaybaşına yancıyken, ertesi hafta havuzbaşında elde kadeh beleş içki kovalamak demekti. Ailemde her sosyal tabakadan insan vardı ve ben hepsine de aittim. Bunlar benim için bulunmaz nimetti. Hayatım boyunca yaptığım her işte bu deneyimler işime yaradı; herhangi bir statüyü gözlemlemek için bir yere gitmeme gerek yoktu, gözlem ayağımın dibindeydi.

"Ortadirek" bir ailenin tek kızıydım.
“Ceylan bakışlı lahmacun”dum.
“Aslan yürekli burger”dim.