23 Şubat 2009

Fuck yöü, Issız Adam! (Britiş aksanıyla)

Allahaşkına biri Issız Adam Sendromu'nu alsın hayatımızdan!

Herdaim volümü yüksek, her lafa hazırcevapmış gibi bik bik bik bik diye höykürerek yanıt veren kızla, "havuçların da bir ruhu vardır" diyen ama tavşan kadar beyni olmayan gerzek adamın hikayesinde ne ilginçlik var, Allahınızı severseniz?

Plakçıda tanıştılar, kız omuzlarından taşan askılılarla (filmden geriye hatırladığım tek şey kızın omuzları) çocuk kostümleri falan dikti, çocuklarla müthiş ilişkisi vardı, adamın restoranında çok "ah, patron geldi çocuklar, hadi toparlanıyoruz" diyen beyaz yakalı Cihangir işçileri vardı, adam bir ara her yiyecek sana pişeceği zamanı söyler, falan gibi Emine S. Beder gerçeğiyle örtüşmeyen şeyler söyledi...?

Noluyor ulan, diyerek izledim ben Issız Adam'ı.
Hatta Beyaz Türk efektimle yinelemek isterim, What the fuck is goin' on??

Şimdi bunun üzerine "Ben Issız Adam'ım, ta kendisiyim" diyen adamlar türedi. Yani bu sıfat bizim genel olarak bildiğimiz algıladığımız anlamıyla çükümü tutamıyorum demek değildir de nedir? Bak Arif Susam "Evliler de Sever" eserinde "Kınamayın bizi a dostlar, evliler de sevebilir" diyor. Hiç olmazsa bir yerden alıyor, yürüyor. Oysa sizde bi numara yoktu ki, daha doğrusu olan numaralar belliydi. Yıllarca biz sizi büyük fuckerman'ler olarak tanıdık, bildik. Sonra bu Allahın belası film çıktı, hepiniz birden Issız Adam oldunuz. Ulan madem trend kovalayacaktınız, "Ben Jack'in Harcanmış Hayatıyım" falan gibi Fight Club qutoes'larına devam edeydiniz? Ama Tyler Durden de sona erdi, modası geçti değil mi? Teoman şarkıları bile çok eskimemişti, "Çok yalnızım n'olur bize gidelim mi", "Çok kadın hiç kadındır" falan gibi şarkıyla karışık şeyler söyleseydiniz daha çok sevinirdik.

Ha bir de bunun Issız Kadın versiyonları var. O daha beter. Sanki yıllarca en sonunda evlenicem, yavrulıycam, enik enik bebelerim olacak, zengin kocam olacak diyen kadın milleti değilmiş gibi, kadınlar da çok afedersiniz bir "Ben Issız Kadın'ım" ski tutturmuş gidiyor. Sanki 15 yıldır Amsterdam'da kadınlı erkekli ilişkiler yaşıyor da, threesome'a doyamamış gibi, "Ay, ben ilişkiden kaçıyorum, işte sanki adı ilişki olunca bana bi kaşıntı geliyür, duygular şeyolunca hemen kaçıp gidiyorum" falan diyen adult emo'lar türedi dört bir yanımızda. Bunların 17 yaşındaki versiyonları saçlarını gözlerinin önüne getirip Yapı Kredi önünde çizgili çoraplarıyla oturup My Chemical Romance dinliyor, laf ediyorsunuz. Hiç olmazsa onlar ilkgençliklerini yaşayıp, yaşlarıyla orantılı duygusal iniş çıkışlar yaşıyor. Bu 30'larını geçmiş kadınlar da evlenecek adam bulamadım, adam bulduysam da elimden kaçırdım, abazanlıktan ölüyorum demek yerine, ben "Issız Kadın'ım" diyerek trendi kovalamanın peşinde gibi geliyor bana. Ulan kaç yaşına geldin, şu duygularını bir oturt artık, bir ne istediğine karar ver be kadın? Bir gün sen barda emo emo oturup arkadaşlarına Issız Adam'ın başrolündeki gibi bir adam hayal ettiğin gibi embesil fikirlerini anlatırken Paul Walker gelip sigaranı yakmayacak! Sana adamın biri gelip "havuçların da bir ruhu vardır" dediğinde "işte hayallerimdeki adam" mı diye mi hayalleneceksin, bre salak! Recep İvedik bile senden daha gerçek, biliyorsun değil mi?

Issız Adam'lar, Issız Kadın'ları da yanınıza alarak bir Issız Ada'ya gidin ve ikinci bir emre kadar lütfen dönmeyin! Orda sabah 9 akşam 5 bu muhabbeti yapın, bitirin, mesainiz budur, bir daha sizlerden birini çevremde "Bin issiz edemim, binim pipim var", "Issız Kadın'ım ama literatürde bana neden motor deniyor bir türlü anlayamıyorum" falan gibi geyiklerle duyacak olursam gerçekten sağlı sollu dalarım, Allah yarattı demem, çapıma bakmam, ağzınızı yüzünüzü kırarım.

Ha bu arada, Issız Adam denilen cengo neden bir ara sahil kenarına gitti elinde asasıyla? O da neydi? Lan, durduk yerde filmin içinde klip gibi slov moşın takılıyor, kızı terketti diye kendini denizkenarına vuruyor da, fakat neden? Ne ilgisi var, çıkardın bizi Cihangir sokaklarından, Atlas Pasajından, bir anda getirdin sahile bre Çağan Irmak? Ne yaptın?

Kısacası, bu trendin çocuğu aşk hikayeleri, ne bir Woody Allen'ın üçlü aşk hikayesi Vicky, Cristina, Barcelona orijinalliğinden, ne bir Jim Carrey- Kate Winslet oyunculuğundan (Eternal Sunshine of the Spotless Mind fenomeni), ne de hadi bir Türk aşk filmi örneği vereyim, bi Selvi Boylum Al Yazmalım klasiğinden nasibini alıyor. Ne başrol kızı büyülüyor, ne başrol abisi bir Ahmet San deyimiyle o "star elektriği"ni yansıtıyor. Issız Adam biliyoruz ki şimdilerde tişörtüstü yazılara malzeme olan, gece hayatında bira yanında çereze koşan, Beyaz Türkiye'min hasret kaldığı en büyük yalnızlık geyiğini iki damardan birden besliyor.

Yanlış anlamayın, Babam ve Oğlum'da ben de duygulanmıştım ama Issız Adam saçmalığına daha fazla tahammül edecek gücüm kalmadı.

Konudan ilgisiz not: Ha bir de, Londra'ya gidecek olanlar, lütfen MSN'de Facebook status'lerinizde falan "London Calling" yazmayın, nolur, yalvarıyorum...

Konudan ilgisiz not 2: Bazıları "Kızı kıskanıyorsun diye Issız Adam'a bok atıyorsun" temalı yorumlar yaptı. Evet, kız güzel, omuzları da. Adam değil. Aşklarını da kıskanmıyorum, o kadar da pırıltılı bişi değil. Ama Çağan Irmak bugün gel canım, sana da bi rol yazdım dese g.tümü keser giderim. Onu da söyliyim.

Annneeaaa, bitti!