“İstanbul’a bu kez Türk dinleyicilerimiz için gelmek isteriz”
İstanbul’a hiç gelmediklerini sandığımız
Gossip, meğer gizli bir konser için daha önce Türkiye’ye gelmiş, hatta burada
epey kötü bir deneyim yaşamış. Grubun akıl küpü, sivri dilli ve tatlı solisti
Beth Ditto, Touch İstanbul’a özel açıklamalarda bulundu.
Türkiye’den merhaba! Gününüz nasıl
geçiyor, neler yapıyorsunuz?
Merhaba
Türkiye! Şahaneyim, turnemize birkaç haftalık bir ara verdik ve evde dinlenme
hallerindeyim.
Sahnede çalarken ne tip şeyler sizi mutlu
eder, bize biraz müzik tutkunuzdan söz eder misiniz?
Sahnede kaos
seviyorum, her an her şey olabilir duygusunu hissetmeyi seviyorum. Sanırım bu
tip şeyler rezil punk konserleri yüzünden böyle oluyor. Amfi birden
patlayabiliyor ya da gitar birden kırılıyor ve siz de bunu kabul edip doğaçlama
yapmaya başlıyorsunuz. Seyirciden gelen enerjiye bayılıyorum, birlikteymişiz
gibi hissettiriyor.
Müzik yapmasaydınız ne yapıyor olurdunuz?
Saç
tasarımcısı olurdum! Bir ara oturma odamı kuaför salonuna çevirmiştim. Makyaj
ve saç yapmaya bayılırım.
Her gece konserlerde nasıl bu kadar
enerjik olabiliyorsunuz?
Her gece 12
saat uyuyorum. Gerçekten! Asla evde uyuyamam, ama yoldayken inanılmaz uyurum. Dans
etmek ve şarkı söylemek insanların sandığından daha çok akciğerleri yoran bir
şey. Aslında yolda partileyecek kadar enerjim yok, orada daha rahat bir yaşam
stilim var.
Buraya
gelip konser vermenizi çok istiyoruz aslında… İstanbul hakkında neler
biliyorsunuz, daha önce geldiniz mi hiç?
Aslında özel bir performans için bir kez
İstanbul’a gelmiştik. Açık söylemek gerekirse hayatımdaki en kötü konserlerden
biriydi. Bu Türklerden kaynaklı bir sorun değildi, tatilde olan bir grup
Avusturyalı öğrenci vardı ve sanırım hayatımda gördüğüm en kaba saba insanlardı.
Konserin sonunu getirememiştik bile, kaldı ki Gossip her tür kaos ortamında
çalmaya çok alışkındır… Aslına bakarsanız Türk dinleyicilerimize çalmak için
tekrar gelmeyi gerçekten çok isteriz.
Peki şehir hayatı sizi nasıl etkiliyor,
yoruyor mu çok?
Benim
vaktimin çoğu Portland, Oregon’da geçti. Çok küçücük bir şehirdir. Gossip o
zamanlar ABD’de çok bilinen bir grup değildi, oraya geri döndüğümüz zamanlar
sahiden dinlenir, evde takılır ve kendime gelirdim. En sevdiğim restoran olan
Pho’ya gider, nişanlımla ve kedimle vakit harcar , arkadaşlarım için Güney
yörelerinden yemekler yapardım. Beni aslında şehir hayatı değil de turneler
tüketiyor. O yüzden huzur verici küçük şehir hayatına geri dönüp ara sıra nefes
alabilmek harika oluyor.
“MADONNA’YA SÖYLEYİN, BENİ ARASIN!”
Modaya olan tutkunuzu biliyoruz, bize yeni
markanızdan ve stil ikonlarınızdan bahseder misiniz biraz?
Şu an bir
markam yok ama zamanım olduğunda büyük beden tasarımlar yapmak isterdim. Makyaj
malzemeleri konusunda MAC için yaptığım bir koleksiyon var, bu şu an satışta.
Peggy Moffat’tan ilham aldık. Benim moda ikonlarım da Divine, Leigh Bowery,
Miss Piggy, Cyndi Lauper gibi isimler. Öyle çoklar ki…
Bazı gruplar CD’den dinlenince ancak keyif
verir, canlı çalarken aynı şey olmaz, bilirsiniz. Gossip sizce CD grubu mu,
sahne grubu mu?
Aslında
bizim albümümüz biraz gelişigüzel çalındı. Yani “kesin bunu yapalım” dediğimiz
spesifik fikirlerle stüdyoya girmedik. O an ne çalıyorsak, az önce ne dinleyip
de heyecanlandıysak biraz da o kafalarda girdik ve çaldık. Sonuç da hepimizi
şaşırttı sahiden! Sahnede olunca elbette şarkılar bir parça değişime uğruyor.
İnsanları ne gaza getirir, canlı performanslarda hep bunun peşindeyiz, o yüzden
CD’de dönen şarkıları sahneye adapte ederken değişiklikler yapmaktan
çekinmiyoruz. Ama ben halen bizim gücümüzün canlı performanslarımızda çalarken
ortaya çıktığını düşünüyorum.
Mark Ronson müzik dergisi NME’ye sizin
albümünüzdeki çalışmaları esnasında Amy Winehouse’un ölüm haberini alınca
kimyasının değiştiğini, asla kafa olarak tamamen bu albümün içinde olamadığını
söylemişti… Bu satırları okuyunca ne hissettiniz, kırgınlık yaşadınız mı?
Bu tip
haberleri okumayacağım, hakkımda basında çıkan hiçbir haberi okumama gibi bir
prensibim var. İnsanların benim için neler söyledikleriyle işim olmaz, kendi
hakkınızdaki şeyleri okumak kara bir deliktir. Mark’la çalışmak birçok açıdan
harikaydı, birlikte sahiden iyi vakit geçirdik ve ortak bir müzikal dilimiz
oldu. Ama sürekli birlikte çalışıyor değildik, onun birçok projesi oluyordu
aynı anda ve bazen her şey yolunda gitmiyordu. Biz de başka bir prodüktörle
çalışmaya devam ettik, Brian’la (Higgins) ve bu da albüme taptaze bir hava
getirdi. Çok nazik, çok işine odaklı ve çok profesyonel biriydi. Bence bazen
medya dramatik hikâyeler uydurmaya, kavgalar yaratmaya ve durumu olduğudan daha
saçma göstermeye çok meraklı. Bu fanların da işine yaramaz haberler yapmak
demek. Bizim için de sinir bozucu, muhtemelen Mark için de, ona da sorup
duruluyordur eminim bunlar.
İnternet sizce müziği nasıl etkiledi?
Hımm…
Aslında ben müzik için interneti pek kullanmıyorum. Genelde araba kullanırken radyoda bir şeyler duyuyor veya gruptan, arkadaşlarımdan duyduklarımı
dinliyorum. İnternet benim için sadece Ricky Gervais şovlarını indirmek için
gerekli bir şey! Bence canlı müzik yapmak iyi müzik dinleyicisi için her zaman
çok önemli çünkü insanlar halen konserlere gitmek ve bu deneyimi yaşamak
istiyorlar. Evde oturup laptop’unuzdan dinlemek aynı etkiyi yaratmıyor.
Albümde en sevdiğimiz şarkı “Get A Job”,
onun klibi gelecek mi?
Sabırlı
olun, daha çok video olacak. “Get A Job”ı çekmek için sabırsızlanıyorum.
Kiminle çalışmayı ölesiye istersiniz?
Ben aslında
Madonna için bir şarkı yazmak istiyorum. Söyler misiniz beni arasın, yardımına
ihtiyacım var!
Gelelim gelecek planlarınıza…
Göreceğiz,
neler olacak! Epey dolu bir yaz ve sonbahar bizi bekliyor ve ben daha da
ötesini düşünmek için erken olduğunu sanıyorum.
Zamanınız için çok teşekkür ederiz…
Asıl ben
sizin zamanınınız için teşekkür ederim.
“DAVID BOWIE BENİ BU ARA ÇOK ETKİLİYOR”
“Joyful Noise” bizce 2012’nin en iyi
albümlerinden biri, bir numaralı favorimiz hatta. Peki ya sizin favorileriniz
neler?
Vaov,
teşekkürler! Bunu duymak harika. Çalışırken sürekli yeni müzikler dinlemek iyi
geliyor, kendi yaptığımdan bir parça dışarı çıkabiliyorum. O yüzden Usher’ın
yeni albümüyle epey vakit geçirdim. Arkadaşlarımız olan Creep ve SSION’la
çalmayı seviyoruz, süperler. Festivalde de Soundgarden’la aynı sahneyi
paylaştık, çok şanslıydık. Ama eski şeyler de çok dinlerim. Son zamanlarda
gerçekten David Bowie işleri beni çok sarsıyor, ona bir mektup yazmak için
ölüyorum! Birisi lütfen bana onun adresini göndersin! Ayrıca Lil Wayne, Missy
Elliot da çok severim.
iPod’unuzda başka kimler dönüyor?
Missy, David
Bowie ve Usher’ın dışında Loretta Lynn, ABBA, Dolly, Rolling Stones, David
Byrne, Lil Wayne, Yoko Ono, Melanie...
Get A Job