Fotoğraf: Murat Dürüm |
Birkaç hafta önce bir Cuma akşamı, üşenmeyip yeni bir Anadolu yakalı olarak Kadıköy Barlar Sokağı ruhuna girmek istedim ve Karga'daki Melis Danişmend konserine gittim. Bugüne kadar Taksim ve Tünel dolaylarında o kadar çok dolandım ki (o zamanlar eve yakın olan oralardı) biraz da "o yaka"nın havasını solumak istedim. Konser izlenimini az sonra okuyacaksınız ancak sonrasında gelişen öyle komik şeyler oldu ki yazmam lazımdı!
Konseri izledikten sonra Melis'e mail attım ve konserden birkaç kare fotoğraf istedim. Normalde mekanlar kendi profesyonel fotoğrafçılarıyla çalıştıkları için, giderken foto muhabiri götürmeyi düşünmemiştim. Melis Karga'yla konuştu ama profesyonel bir fotoğrafçıyla çalışmadıkları için, mekan meseleye yardımcı olamadı. "O gece profesyonel makineyle çekim yapan biri vardı" dedi Melis en sonunda ve kendisine ait Facebook ve Twitter hesaplarından "Karga'da çekim yapan arkadaşı arıyoruz..." konulu bir ileti yazdı. Ne olduysa ondan sonra oldu. Melis'in yazdığı "mention" içinde olduğumdan maalesef bir sürü ilgisiz insandan gelen saçmasapan mesaja ben de onunla birlikte maruz kaldım. Evet Twitter'da öyle bir şey var, anlamsız birçok yorumla karşılaşma durumu oluyor ancak bu bambaşkaydı. İleti çok açıkça Karga'da çekim yapan arkadaşı aradığımızı söylüyordu ancak mesaj atan herkes ne hikmetse bizim bir fotoğraf çekimi planladığımızı düşündü... Fotoğraf çekimini kiminle yapacağımızdan, nerede yapmak istediğimize dair onlarca mesaj geldi. (Aralarda gelen taciz mesajlarını işin içine katmıyorum bile!) Sonuçta şunu anladım: İnsanlar ya okuduklarını anlamayacak kadar gerzek ya da orada açıkça ne yazdığını hiç okumayacak kadar tembel.
Sonuçta fotoğrafı çeken arkadaşı bulup halaya koştuk elbette ama o anlamsız mesajlar gelmeye devam ettiği için "arkadaşlar biz bir çekim planlamıyoruz" diye ayrı bir ileti yazmak zorunda kaldık. Twitter'da varlık gösterdiğim şu son birkaç yıldır bu kadar hırpalandığım nadir anlardan biriydi herhalde!
İşin ikinci güzel yanı, bu konuda benden iki kat daha fazla hırpalandığını tahmin ettiğim Melis Danişmend'in bu duruma gülmekten ve kendini sorgulamaktan, yeni bir şarkı yazmaya başladığını öğrenmek oldu :)
Gelelim yazıya..
***15-28 Mart 2012 Aktüel dergisinde yayınlanmıştır***
Kadıköy adabı: Sakin, huzurlu ve kaostan uzak bir gece
KONSER: Melis
Danişmend, Daha Az Renk “Akustik”
TARİH: 2 Mart Cuma
MEKAN: Karga, Kadıköy
Müzisyen
ve müzik yazarı Melis Danişmend’in “Daha Az Renk” adını verdiği ilk solo albümü
üzerinden epey zaman geçti. Danişmend, hem birlikte bir albüm de yayınladığı
üçnoktabir, hem de bar grubu Spitney Beers zamanından beri sahne almaya alışkın
bir müzisyen. Ama o zamandan bu zamana çok şey değişti. Şarkılar yenilendi,
müzisyenin sahne hakimiyeti daha da arttı, ses rengi bile demlene demlene iyice
kendini buldu.
Karga,
mekan olarak Danişmend için özel bir sahne. Zaten konser esnasında da bunu sık
sık dile getiriyordu, kendisi. Normal şartlarda Beyoğlu sahnesinde konser
izlemeye alışmış olan dinleyiciler içinse farklı biraz, Kadıköy adabı. Belki de
Danişmend için Karga sahnesini bu kadar özel kılan şey budur: tam vaktinde
başlayan konser ve gerçekten yalnızca müzik dinlemeye gitmiş bir seyirci
kitlesi.
Gece
rotayı iyi bir konser izlemek için gidenler iyi bilir. Beyoğlu’nda iyi ses
sistemi olan mekan bulmak çok zordur. Hadi buldunuz, eğer o gece “nereye aksak”
derdinden muzdarip bir kalabalık varsa (ki genelde vardır) onlardan kaçmak daha
zordur. Çünkü bu kalabalığın derdi konser falan izlemek değildir. Jöleyle saçı
kabartandan sahne önünü göremez, sahnedeki sanatçıyla yakından uzaktan alakası
olmayan insanlar yüzünden dinlediğinizden hiçbir şey anlamazsınız. Kapıda
“benim artı birim nerde” diye soran kızgın davetliler arasından kendinize bir
yol bulmaya çalışırsınız. İçeri girmeyi bir şekilde başardıktan sonra, konserin
başlamasını beklersiniz. Çünkü Beyoğlu’nda hemen hiçbir mekanda konser
vaadedilen saatte başlamaz. En az yarım, ortalama olarak da bir saat
beklersiniz.
“Kadıköy
adabı”ndan mıdır bilinmez ama Karga konserinde bunların hiçbiri yaşanmadı. O
meşhur “barlar sokağı” kalabalığında bile kargaşa yoktu. Konser, mekanın en üst
katında bulunan küçücük bir salondaydı. Tam vaat edilen saati olan 10 buçukta
başladı. İzleyicilerin bir kısmı yere oturmuş, yeni gelenlerse ayakta son
derece “medeni” şartlarda gerçekten Danişmend’i dinlemeye gelmişlerdi. Babylon
gibi mekanlar içinde görmeye alıştığımız “fazla şekilli” dinleyici pek yoktu.
Üniversiteli, muhtemelen “ekşi sözlük” alışkanlığından kopmamış, elinde cep
telefonuyla ikide bir tweet peşinde koşmayan, ekseriyetle gözlüklü ve sevimli
güzel bir kitle vardı. Hemen herkes şarkıları biliyor ve bir ağızdan
söylüyordu. Biraz mekanın havalandırma problemi dışında hiçbir sorun yoktu.
İKİ YENİ ŞARKI
DA SÖYLEDİ
Konser
“Sır”la başladı, ardından “Büyük Kaçış” ve “Ucuz” geldi. Metropolis’in “Gel Gör
Beni”sini Hakan Kurşun’un “Boğazın Üstünde”si takip etti. Ardından yine
albümden “Köprünün Tam Üstünde” ve klip şarkısı “Kettle” geldi. Yavuz Çetin’in
“Her Şey Biter”ine albümün çıkış şarkısı “Bin Doz Öfke” eklendi.
Danişmend,
konserde iki yeni şarkı söyleyerek dinleyicilerine sürpriz yaptı. “Bu
şarkıların sahnede pişerek şekil almasını istiyorum” dedi ve önce “Karşılıksız”ı,
konserin sonlarına doğru da “Sükutun Altın Olur Mu?”yu söyledi.
Athena’nın
“Arsız Gönül” cover’ı ise konserin en eğlenceli anlarından biriydi. Bu şarkı,
Danişmend’in sakin performansıyla epey ilginç bir hale büründü. Blind Melon’un
“No Rain”i ile devam eden konser, Ajda Pekkan klasiği “Son Yolcu” ile iyiden
iyiye “her telden” kafasına girdi. “Sarhoşken Pişkin Ayıkken Pişman”ın ardından
Duman’ın “Haberin Yok Ölüyorum”u geldi. Danişmend’in Feridun Düzağaç şarkıları
albümünde de söylediği “Çok Geç” bir harikaydı. Konser, albümdeki favori
şarkımız “Her Şey Normal”le sona erdi. Tüm bunların üstüne bir doz Pearl Jam
“Jeremy” iyi gitti. Sonrasında ise “Her Şey Biter”, “Bin Doz Öfke” ve “Haberin
Yok Ölüyorum” bir kez daha geldi.
Melis
Danişmend’i küçük bir sahnede, samimi bir dinleyiciyle birlikte dinlemek
bambaşka bir hava yaratıyor. O hava, festivallerde ya da daha büyük bir sahnede
öyle çok hissedilmiyor. Müzisyen, “Daha Az Renk” için bir akustik bir sert iki
farklı seride konser veriyor. Ne yalan söyleyelim, onun ses rengine en çok
akustik seri yakışıyor.